Onu gönülden bilen'e
1954 Ankara doğumludur Erkan Oğur. Kendi sözleriyle "kötü bir fizikçi olmaktansa,orta bir müzisyen olmayı" seçmiştir ve Almanyada öğrenimine devam edip 1980 senesinde yurda dönerek İ.T.Ü. Türk Musıkisi Devlet Konservatuarında okumaya başlar, 5 sene içinde mezun olup askere gider ve dönüşünde konservatuarda Ud hocalığına başlar. İlk albümünü Almanyada perdesiz gitarıyla "Arayışlar" adında çıkarır. Bu albümdeki parçalar Türkiyede Çekirdek Sanat Evinde bir dinleti halinde sunulmuştur, ancak bandrollü halde yayınlanmamıştır, o gün o dinletide olanlara birer kayıt verilmiştir sadece, bu sebeple çok fazla kişi sahip değildir bu albüme. Çekirdek Sanat evinde dağıtılan albümlerin kapakları elle, çaylar ise Fikret Kızılokun eşi tarafından yapılırdı.
Erkan Oğurun Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılokla bir araya gelmesi, Şenol Filizle çalışması da o günlere denk gelir. 1989da "Sis" adlı bir film müziği, 1994de "Fretless" adlı bir albüm çıkarır. Daha sonra, 1996da bir Alman firması kendisine "Bir Ömürlük Misafir" albümünü yapar. Türkiyede kabulu 5 yıl alan, "Türk müziği seslerine olan ihtiyacı"ndan dolayı yaptığı perdesiz gitarı tanıttığı bu albümleri sırasında Amerikada blues sanatçılarıyla çalışarak perdesiz gitarını onlara da benimsetmeye çalıştı.
Elazığda geçen çocukluğunda merak saldığı bağlama ve keman da dahil olamakla beraber ud, tanbur,cümbüş gibi enstrümanları da başarıyla işlemektedir. Gençliğinde dinlediği Jimi Hendrix onu yeni deneyimlere sürükledi ve klasik gitarda olduğu gibi elektro gitarda da perde üzerinde kayarak çeyrek seslerin kullanılmasını sağladı. E-bow la çalışmak için tek telli bir enstrüman yapmayı bile düşündü.
1997de "unutulmuş sazımız kopuzun hatırlaması dileğiyle" diyerek "Eşkıya" film müziğini yapar. Albümler artık birer sene aralıklarla gelmektedir, ve sadece perdesiz gitarıyla değil kopuzuyla da o kadife ezgileri gönlümüze ekmektedir Erkan Oğur. 1998de belki de en çok bilinen ve de beğenilen albüm "Gülün Kokusu Vardı" yayınlanır İsmail Hakkı Demircioğlu ile. Albümün ilk ezgisi "Pencereden Kar Geliyor" yalnızca dinleyenleri değil, onu söyleyen Erkan Oğuru da hayli etkilemiştir, öyle ki konserlerinden birinde söylenmesi istendiğinde "yalnızca bir defa kayıt sırasında söyleme delaletinde bulundum, o da ağlamaktan söyleyemedim" diyerek söyleyemeyeceğini söyler bize.
Ardından (1999) Okan Murat Öztürk ile "Her geçen gün içinde biraz daha kaybolduğumuz yalnızlaşma dünyasında, istenildiğinde güzel paylaşımlar yaratılabileceğine dair samimi bir örnek "Hiç" çıkar piyasaya, "Hiç" enstrümantal bir albümdür. 2000 senesinde yine İsmail Hakkı Demircioğlu ile "Anadolu Beşik" çıkarılır. 2001de Djivan Gasparyan ile "İleride keşfedilecek canlı , cansız her nesnenin özündeki eksiklikleri tamamlamakta karşılıksız hizmetkâr olan "Fuad" özlemi ile insanlık alemine armağan" edilir. "Fuad" müzisyenin dinleyebileceği en enstrüman yoğunluklu, Erkan Oğur işi müziği en bemol yerlerinden hissedebileceği albümdür.
Bu albümden sonra Oğur,bir çok müzisyenle çeşitli etkinliklerde bulunur yurtiçinde ve dışında. "Yansımalar"ın son albümü "Pervane", "Nev"in son albümü "Sen Gibi" vs. albüm kayıtlarında bulunur. "Halden hale geçmek" manalı "Telvin" adlı trioda (Erkan Oğur - Gitarlar ve Kopuz, Turgut Alpbekoğlu - Davul, İlkin Deniz - Bas) yurtiçi ve yurtdışı çalışmalarını sürdürür.
Şu sıralar konserlere yoğunluk vermiş olmakla beraber albüm çalışmaları da devam eder. Son olarak da (2004) "Sazlarının ruhuna göçtüğü", "Yazı-Tura" film müziğini yapar.
..
Müzik her yerde, her yerde bir dolu enstrüman, her biri bir kadife..
Müziğe doymak olmaz. Müziğinde boyundan büyük işlere kalkışmalı insan:
Erkan Oğur un yaptığı ilk perdesiz gitarı gösterdiği hocalarının
"sobada iyi yanar" dediğinin gerektirdiği..
Müziğe saygı duymalı.. Ona yüz vermeli, onu şımartmalı..
İnsanlığımıza hakkını vermek adına, en azından ondan uzak durmamalı..
Ona bir kadın gibi yaklaşmalı,
Bir kadını sever gibi sevmeli onu...
Öyle yalan ve öyle gerçek...
Ama öyle samimi.
Müzikle , hep...