Kapat
..yükleniyor..
Kapat
İşi müzik olanlar, işlerini GaRaJ'da tanıtıp, müzisyene ulaşıyorlar. GaRaJ rehberini inceleyin.
Müzik Haberler

Zakkumlanmak Zamanı

15 Mart 2007 00:00
Zakkum ile ilgili bir makale.

Bu bir albüm tanıtım yazısı değildir, grup tanıtım yazısı da değildir, bu sebeple ne albümdeki şarkıların ne de grup elemanlarının hepsinden bahsedilmiştir.

Bir Crimson Gecesi

Güzel bir şehirde yaşıyorsunuzdur. Güzel bir işiniz, güzel bir çevreniz, güzel arkadaşlarınız vardır. Her şey yerli yerindedir. Gayet güzel bir hayatınız vardır; normal, rahatsız eden uyarıcıların olmadığı, birbirine benzeyen ancak hiç de sıkıcı olmayan, hatta çok da keyifli günlerdir. Sonra…

O kadar çok şey duymuştum ve okumuştum ki haklarında, artık gidip dinlemek farz olmuştu. 2006'nın Ekim ayıydı. Daha ne klip var ortada ne albüm. 'Bir grup ne kadar güzel çalabilir, ne kadar keyifli olur, ne kadar eğlendirir diyeceksin şimdi değil mi?'. İşte ilk gazı veren söz buydu, duyduğum ve okuduğum o kadar şeyden sonra çok sevdiğim ve müzik zevkine çok güvendiğim bir arkadaşım tarafından bana söylenmişti ve akabinde de muzip bir şekilde gülünmüştü. Daha fazla bu olaya uzaktan seyirci kalmamak gerekiyordu, yakınlaşmak lazımdı.

Örnek 1: Bir Crimson gecesi.


Daha gösteri başlamamıştır. İzleyiciler gelmiş, yavaş yavaş demlenmeye başlamışlardır. O gece hangi Zakkum parçalarının ve hangi cover'ların çalınacağı, forum ahalisinden kimlerin o akşam orada olacağı, o hafta içinde forumda nelerin olduğu konuşulmaktadır ve tabii en önemlisi bu gecenin ne gibi bombalara gebe olacağı merakla beklenmektedir. Grup sahnedeki yerini alır; gitarlar, bateri, klavye elden geçirilir ve müzik başlar, hemen akabinde Yusuf Demirkol seyircilerin arasından süzülerek sahnede arz-ı endam eder.

Gösteri başlamıştır. Başlayan şarkı Radiohead'den, Suede'den veya Morrissey'den gelebilir, bugüne kadar Zakkum hakkında birşeyler okumuş olan herkes bunu tahmin edebilir elbette ki. Peki o başlangıç şarkılarından birinin Shudder To Think'ten Hot One olabileceğini de tahmin edebilir misiniz? Ben edemezdim. Sonra diğer şarkılar gelir. Bazen gelen şarkıdan (örneğin Coldplay'in Yellow'undan) sıkılır Yusuf ve 'öff bu şarkı çok bayık' deyip Rage Against The Machine'e geçilebilir.

Açık sözlülük hat safhadadır, 'biraz da tam bildiğimiz şarkıları çalalım' diyebilir, onu sahneden indirmek istemeyen izleyicilerine 'ama çok çişim geldi benim' de diyebilir, gider gelir ve programın uzatmalarına geçilir. Şarkıların (şarkıdaki vokalin değil) cinsiyetine göre Yusuf'un cinsiyet değiştirmesi durumu da mevzu bahistir. 'I just wanna be your woman' diye haykırırken onun bir 'woman' olabileceğini düşünebilir misiniz? Peki ya Deus'un gayet sakin olan 'Roses' şarkısını Zakkum'dan dinlediniz mi? Yusuf'un güllerin yapraklarını paramparça etmesine, 'thank you for the roses' cümlesini hangi biçimlerde ve ne gibi şekillere girerek söylediğine tanık oldunuz mu?

Sahne içi kapışmalar ve sahne önü ile sahne üstü arasındaki birbirine düşürme çalışmalarına da değinmeden geçmemek lazım tabii. Sahne üstündeki ve sahne önündeki hiç bir olay kaçırılmamaktadır ve şova dinleyiciler de dahil edilmektedir, hatta kendinizi sahne üstünde şarkı söylerken bulmanız an meselesidir, bir bakarsınız ki sahnede 'Where's My Mind' söyleniyordur izleyicilerden biri tarafından. Şarkı araları 'ince ince' işlenirken siz de Yusuf'un güzel kahkahalarını izleme şansına erişebilirsiniz. Cümle aleme yetişen, her türlü muzurluğa hazır Yusuf'un ortalığı birbirine katması ve sonra herkesi peşinden sürükleyen -ve ilgili kaslarda ağrıya yol açan- kahkahası! O ne güzel bir gülüştür, o ne şuh bir kahkahadır, şuh bir kahkaha bir adama bu kadar mı yakışır? Yakışır!

Seyirciyi gördükten sonra bu ortamın güzelliğinin sahnedeki gruptan mı yoksa grubu izlemeye gelen hayranlardan mı kaynaklandığını çözmeye uğraşabilirsiniz bir süreliğine. Ama aslında cevap ortadadır: Seyircisi Yusuf'a, Yusuf da seyircisine tapmaktadır. Siz hiç seyircisine çikolata dağıtan, 'dünyanın en güzel kızları, en güzel erkekleri, hoşgeldiniz!' diye program açan bir vokal gördünüz mü? Peki Yusuf'u görür görmez ortalığı yıkarcasına alkışlamaya başlayan seyirciyi?

Albüm Tanıtım Partisi

Örnek 2: Zakkum Albüm Tanıtım Partisi – StudyoLive


Bu gece için çok uzun süre beklenmişti. Albüm artık piyasadaydı, 'Ah Çikolata'nın klibi de yayındaydı. Albümdeki bir çok şarkının ilk canlı performansı olacaktı. İstanbul, Ankara, İzmir, Eskişehir… dört bir yandan gelenler biraraya toplanmış Zakkum'u bekliyordu otrişleriyle birlikte. RNDG adlı şarkı ile konser başladı, ancak Yusuf henüz sahnede görünmemişti, ikinci şarkı olan Ah Çikolata'da ise Yusuf elinde çikolataları ile belirdi ve seyircilerin üzerine çikolataları serpiştirmeye başladı.

Teker teker şarkıları anlatmak gibi bir niyetim yok, ancak Hipokondriyak 'ın canlı performansı bir süre sonra efsaneymiş gibi anlatılmaya başlandığında şaşırmayın olur mu?

Üzerinde özellikle durulması gereken, Zakkum'un Yusuf Demirkol'dan sonraki diğer fenomeni ise Cem Senyücel'dir. Şarkıların performansı sırasında gayet hüzünlü, hatta donuk denilebilecek bir ifade eşliğinde (bu ifadeyle Big Mouth Strikes Again'i de çalabilir, ona da şaşırmayın) baterisiyle haşır-neşir olurken, şarkı aralarında bir de bakarsınız ki dile gelmiş ve seyirciyi hiç beklenmedik nokta atışlarıyla koparmıştır. İşte o anlardan birinde yakaladınız-yakaladınız, çünkü Cem'in gülümsediğini görebilmek gökyüzünde kayan bir yıldızı görebilmek gibidir. Albümdeki şarkı sözlerinin tamamı kendisine aittir ve şu aralar etrafta duyduklarımızdan birkaç gömlek daha üstündür. Özellikle bestesi Yusuf Demirkol'a ait Anlıyorsun adlı şarkıdaki 'bir mavi bisiklet mi kalmış, çocukluk rüyasında, başka renk mi düşlemiş kalbin, kırmızı odasında' sözleriyle şarkının yüreğime taş gibi oturmasına sebep olmuştur kendileri.

Bu bir albüm tanıtım yazısı değildir, grup tanıtım yazısı da değildir, bu sebeple ne albümdeki şarkıların ne de grup elemanlarının hepsinden bahsedilmiştir. Evet Zakkum kadrosunda dünyalar tatlısı gitarist Eren Parlakgümüş, yerinde duramayan basgitarist Emre Yılmaztürk ve grubun adı anons edildiğinde sahnede görmeye alışık olduğumuz klavyeci Güney Özhan da bulunmaktadır. Onlar üzerine de ayrı ayrı yazılar yazılabilir. Ancak bu yazı, Zakkum'u sahne üzerinde hiç görmeyenlere yazılmış bir özettir. Senelerdir Zakkum izliyor olmamakla birlikte izlediği andan itibaren her fırsatta -hatta fırsat yaratarak- işi gücü bırakıp Zakkum'u sahne üzerinde izlemeye koşan birinin yazısıdır. Hala İzmir'e gelmedikleri için kızgın olan bir dinleyiciye aittir.

Zakkum daha önce sahnede izlendiğim hiçbir şeye benzemiyor ancak ne kadar acayiptir ki, Zakkum son zamanlarda albüm çıkaran gruplar ve sanatçılar arasında en çok birilerine benzetilen grup olmuştur. Yusuf Demirkol Brian Molko'ya benzemekte midir? Bilmiyorum. Ama sahnedeki Yusuf Demirkol, Brett Anderson'ın estetiğine, Morrissey'in derinliğine ve Jarvis Cocker'ın ironisine sahiptir, Yusuf'a baktığımda Molko'dan ziyade bu üç adamı görüyorum ben.

Son söz olarak diyeceğim şudur: Umarım en yakın tarihte Zakkum'un tadını çıkarabilmişler arasına girersiniz.




Resimler: www.zakkumforum.com

Yorumlar

Taze haberler