Caz her dönem yenilikçi bir tür olarak müzik tarihinin sayfalarında yer alır. Kimileri için anlaşılması zor ve kafa ütüleyici olarak nitelendirilirken, kimileri için enstrüman kullanımları, armonik yapısı, tını ve ritimlerin üst sınırlarında dolaşan ve müziği bu anlamıyla zorlayan mükemmel bir türdür. Bu sınırların zorlanması cazda kullanılan enstrümanların hem ritmik hem de melodik olarak tatmin edici, icracının da doyurucu olabilmesi önemli. Elbette her enstrüman hem ritmik hem de melodiktir. Ancak burada sözü geçen ritmiklik aynı zamanda müzik bilimciler tarafından perküsyon olarak da görülen piyano gibi enstrümanlar. Bu sayıdaki konumuz sözünü ettiğimiz enstrümanlar kategorisinin neredeyse üst taraflarında bulunan, cazın vazgeçilmez enstrümanı vibrafon. Enstrüman, bir virtüözün elinde sınırlarını hayal bile edemeyeceğimiz düzeyde zorlaşabiliyor.
Tuşlu, paletli
Ksilofon ve marimbayla benzerlik gösteren enstrüman, alüminyum tuşların yanı sıra, tahta tuşlardan da oluşabiliyor. Bazı ansiklopediler, marimbadan daha gelişmiş enstrüman biçimi olarak vibrafonu tanımlıyor. Çalgı vibraharp ismiyle de bilinmesine karşın bu isim çok da yaygın değil ve enstrümanın değişim serüveni sırasında konulmuş bir ad.
Vibrafounun başlıca parçaları, tuşlar, rezanatörler, sesin şiddetini belirleyen pedal, motor, elektrikle çalışan bir palet, tüpler... Enstrüman, ucu topuzlu çubuk olarak tarif edebileceğimiz maletlerle tuşlara vurularak çalınıyor.
Uzun çubuklardan oluşan tuşların altında, uzunluğu hesaplanarak yapılmış birer tüp bulunuyor. Bu tüplerin içindeki hava elektrikli bir paletle büyüyor. Bu da maletlerle vurulan tuşların sesini çoğaltıyor ve yansımasını sağlıyor. Enstrüman adını, vibrato etkisi oluşturan aksamlarından alıyor. Enstrümanda bulunan bazı aksamlar, nota değerlerinin belirlenmesini, bazıları ise entonasyonu belirliyor.
Birkaç ayrı vibrafonun arasında oktav farklılıkları bulunabilir. Ancak kullanımı en yaygın vibrafonlar, fadan faya üç oktav olanlar. Enstrüman genel olarak iki veya dört maletle çalınır ve çalım tekniği olarak da iki malet/ dört malet biçiminde adlandırılır. Vibrafonu, bilindik sözkonusu tekniklerin dışında da, çalmak mümkün. Özellikle çağdaş müziğin sınır tanımaz alanında ve modern cazda kullanımına rastladığımız viyolonsel yayıyla çalma tekniği, enstrümanın kullanımına yeni bir önerme getirmiş. Modern cazın vibrafon virtüözü olarak bilinen ve Gary Burtonla Berkleede çalışma fırsatı bulmuş Matthias Lupri (1964) bu önermeyi sunan, kullanan isimlerden. Bu özel teknikler arasında 5 hatta 6 maletle çalma tekniklerini de sayabiliriz.
Leedy Manufacturing Company tarafından 1920li yıllarda ilk kez Amerikada piyasaya sürülmüş. 1920lerin sonunda enstrüman çeşitli değişiklilere uğratılmış. Enstrüman, günümüzde kullanılan vibrafona dönüşünceye kadar aksamları, aksamlarında kullanılan materyaller bakımından da dönüştürülmüş. 1930larda ise cazda yaygın kullanım alanı bulmuş.
Çağdaş müzikteki ilk kullanımı için bütün kaynaklar, Alben Bergin Lulu operasını gösteriyor. Tarih ise 1934
Benjamin Britten (1913-1976) Spring Symphonyde, Pierre Boulez (1925) Le Marteau Sans Maîtrede, Morton Feldman (1926-1987) Rothko Chapelde, Igor Stravinsky (1882- 1971) Requiem Canticlesde, Dmitri Shostakovich (1906-1925) 14. ve 15. Senfonilerinde, Olivier Messiaen (1908-1992) Turangalila Symphony başta olmak üzere pek çok yapıtında vibrafon kullanmışlar.
Yann Tiersen (1970)in Amelie filminin müziklerinde, Leonard Bernsteinın (1918-1990) West Side Storysinde kulağımız vibrafon sesini kolaylıkla ayırabildi.
Captaine Breefheard, Frank Zappa, The Beach Boys, The Beatles, Dire Straits, Pink Floyd hatta Madonna bile en az bir şarkılarında vibrafonu kullanmışlar.
Enstrümanın caza kabulü için Lional Hampton (1908 2002) ve Mr. Swing olarak da bilinen Red Norvo (1908 1999) isimleri geçerli. Vibrafon kullanmaya başlamadan önce davul çalan Hampton, davulda kullandığı tekniği bir biçimiyle enstrümana taşımış, bu da onun müziğini vibrafon ve caz üzerinde taklitlerinden kaçınılacak hale getirmiş. Norvo ise enstrümanı Hamptondan farklı olarak melodik bir enstrüman olarak kullanmasıyla biliniyor. Onun daha önceki enstrümanı ise, xylofon / ksilofondur. Sonra gelen isim ise kuşkusuz Milt Jackson (1993 1999). Joachim E. Berendt, meşhur Caz Kitabında, vibrafonun özellikle yorumcuları hakkında yazar.
1920lerde dans, 1960larda ise rock tarzındaki müziklerde kullanıldı. Günümüzde ise cazın yanı sıra, çağdaş müziklerde de kullanılıyor.
Türkiyede vibrafon kullanımı ise Orhan Gencabayın 1966da yazdığı Deryada Bir Salım Yok isimli şarkıda çıkıyor karşımıza. Süheyl Denizci (1932-2007) kuşkusuz Türkiyede caz müziğinin öncülerindendi. Pek çok enstrümanın yanına vibrafonu da koymuş önemli bir caz müzisyeniydi. Hem prodüktör hem de müzisyen kimliğiyle Attila Özdemiroğlu da Türkiyede vibrafon çalan müzisyenler arasında.
1968 tarihli Raslamsallar IV, V, VI, vibrafon, alto saksafon, kontrbas ve vurmalılar için isimli yapıtında İlhan Usmanbaş (1921) vibrafon kullanmış, yapıtın ilk seslendirilişi ise Ankarada, Moskova Yeni Müzik topluluğu tarafından 1993 yılında gerçekleştirilmiş.
Türkiyenin neredeyse tek vibrafon virtüözü olarak Tevfik Akbaşlı (1962) biliniyor. İcracılığının yanı sıra, besteciliğiyle de ön planda olan bir müzisyen. Akbaş da Gary Burtonla çalışmalar yapmış şanslı icracılardan.
1987 doğumlu Tunç Çakır, hem bu kadar genç olup, hem de yaşına göre perküsyon sanatındaki başarısıyla izleyicileri kendisine hayran bırakıyor. 2001 yılından itibaren pek çok müzisyene perküsyonuyla eşlik eden Çakır, 1998 yılında, Mimar Sinan Üniversitesi Vurmalı Çalgılar Bölümüne girmiş. Cengiz Baysalın Candy and Milkshake albümünde ise vibrafon çalmış. Tunç Çakırın en önemli özelliğinin, 4 mallet vibrafon çaldığı söyleniyor.
Türkiyede Vibrafonun konservatuarlar dışında pek yaygın öğrenim alanı yok. Belki cazın elit müzik olmaktan uzaklaşması ve özellikle de ailelerin çocuklarını sıra dışı enstrümanlara yönlendirmesiyle vibrafonun meraklıları da artabilir.