18 Aralık 2004 00:00
Bir gün önceden kalma giysileriyle uyuyan Cobain, yatağın kenarında otururken ayakkabılarını bağladı. Televizyonda MTV kanalı açıktı ama sesi kapalıydı. Cobain, müzik setine REMin 'Automatic for the People' albümünü koydu ve sesi minumum düzeye getirdi. Bir Camel Light yaktı, göğsünde bir not defteri ve kırmızı tükenmez kalemle sırtüstü yatağına uzandı. Bu sözcükleri, haftalardır, aylardır, hatta yıllardır tasarlıyordu. Zaten eşine ve kızına çok uzun ve kişisel bir mektup yazmıştı. Mektubu, parfüm kokan yastıklardan birinin altına sıkıştırdı. Şöyle yazıyordu:
'Biliyorsun. Seni seviyorum. Francesi seviyorum. Çok üzgünüm. Lütfen beni takip etme. Üzgünüm, üzgünüm, üzgünüm.' Tüm sayfa, tekrar tekrar yazılan 'üzgünüm' kelimesiyle doluydu. Şöyle devam ediyordu: 'Orada olacağım. Seni koruyacağım. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Tek bildiğim, artık burada yapamayacağım'.
İkinci mektup, çocukluğunda yarattığı hayali arkadaşı Boddaha yazılmıştı. Cobainin kullandığı yazı karakteri küçük ve ölçülüydü. Güneş hâlâ doğmamıştı. Kurt, TV ekranından yansıyan ışığın yardımıyla yazıyordu:
'Üzgün küçük, duyarlı, değerbilmez, Balık. Hey Allahım! Neden her şeyden zevk almaya çalışmıyorsun? Bilmiyorum. Azim dolu ve empati yeteneğine sahip, Tanrıça gibi bir eşim, bana küçüklüğümü çok hatırlatan bir kızım var. Sevgi ve neşe dolu, karşılaştığı herkesi öpüyor çünkü onların iyi olduğunu ve kendisine zarar vermeyeceklerini düşünüyor. Ve beni çok korkutuyor. Francesin benim gibi mutsuz, kendi kendini yok eden bir rockera dönüşmesi düşüncesine dayanamıyorum. (...) Yedi yaşından beri tüm insanlardan nefret ediyorum. Çünkü insanlar için iletişim ve empati kurmak çok kolay. Artık içimde hiç tutku kalmadı. Hatırla: Solup gitmektense yanmak daha iyidir'.
Yorumlar