Kapat
..yükleniyor..
Kapat
İşi müzik olanlar, işlerini GaRaJ'da tanıtıp, müzisyene ulaşıyorlar. GaRaJ rehberini inceleyin.

Yorumlar

Yazdığı son 5 yorum
  • Anket Hangi adam olmak isterdiniz?

    chuck rulz...
    clif always god...
    Üye
    Grindmaster
    Tarih
    22 Aralık 2005
  • Anket En iyi Festival hangisi ?

    rock 'n' coke festivalinin rock ile alakasını bana söyleyin lütfen ??? mq yeni yetme ameleler ve özentiler için haa bir de kız ayarlamak için iyi bi ortam gerçi...
    Üye
    Grindmaster
    Tarih
    22 Aralık 2005
  • Anket Sizce bu gruplar arasında begenilemeyecek bir tanesi var mı?

    Bundan 23 yıl önce bir grup kurulmuştu ve ilk eserleriyle daha önce hiç şahit olunmayan müzikal perspektiflere ve duyulmamış rifflere şahit olmuş, bir ilkler bütünüyle karşı karşıya kalmıştık. Kapitalist düşüncelere tokat atan, dünya insanlarının bir kukla gibi kullanıldığını söyleyen, ilk albümlerinin tek sayfalık kapaklarında şarkı isimleri ve kendi isimleri hariç kendi resimlerini dahi koymayan grup, yıllar geçtikçe sanki kapitalizmin bir kuklası haline gelecek, son dönem albümlerinde maskara, rujlu ve saçma pozlarıyla yer alacaklardı. Bugüne kadar onlar hakkında çok konuşuldu ve hep beraber nereden nereye gelindiğinin altını çizmeye çalışalım elimizden geldiği kadar.

    Metallica neden bu kadar tartışma konusu yapılıyor? Onlara büyük tepki gösterilmesinin derinlikleri altında sadece müzikal değişimleri mi mevcut? Müzikal anlamda yumuşak yönlere kayılması tek sorun olabilir mi? Tek sorun bu olamaz tabi ki. Metallica ne zaman müzikal tarzını değiştirip daha popüler bir role soyundu; işte o zaman daha fazla dinleyiciye, bol miktarda paraya ve modern imkanlara sahip oldu. Geçmişindeki sağlam fanlarını kaybetmişti ama olsundu. Çünkü yeni hayranlardan takır takır para akıyordu kasalarına, bir zamanlar kapitalizme baş kaldıran onlar değilmiş gibi... Hem de Amerika tarihinin gelmiş geçmiş en çok satmış 7. sanatçıları olarak. (Bu değerlendirmeye sadece Heavy Metal sokulmamıştır, tüm müzik türlerindeki albümler ve şarkıcılar hesaba katılmıştır Michael Jackson, Whitney Houston gibi ve Metallica ismi ABD'de en çok satan YEDİNCİ isimdir.)

    Her ne kadar çok şikayetçi olan kitle olsa da şu bir gerçek ki onlar belki de en çok isim sahibi olmuş grup. Çünkü isimlerini tüm dünyaya öyle kazıdılar ki, Bakkal Mahmut Efendi dahi uzun saçlı bir heavy müzik dinleyicisini gördüğünde “Sen Metallica'cı mısın” diye sorabiliyor ve kendilerini jiletleyen kesim dahi Metallica ismini biliyor.

    Metallica'nın 23 yıllık aktif müzik yaşamına baktığımızda 3 yönlü bir gelişim görürüz:

    1981-1991 dönemi

    1991-1996 dönemi



    1996'dan günümüze kadar gelen süreç.

    1981-1991 yılları arasında Metallica ismi underground bir yapıya tekabül ediyor, müzikal anlamda büyük değerler taşıyor, ardı ardına sıraladıkları her albümle Thrash Metal tarzının çığırını açıp iyice geliştiriyor, kendine has soundlar bütününü yansıtıyor, daha seçkin ve oturaklı bir kitleyi temsil ediyor, reklam yollarına ve samimiyetsiz alanlara başvurmuyor, toplumsal sorgulamalar yapıyor, kapitalist piyasaya tokat vuruyor, albümlerinde ayrıntılı bir kapak çalışması yapmayıp sadece şarkı isim ve eleman isimlerine yer verip kendi resimlerine yer vermiyor, sorgulayıcı lirikler ve çok güçlü mantaliteler barındıran müzikal gidişatı sergiliyordu. Bu dönemde çok derin fanlar su yüzüne çıkıyor ve Metallica ismi gerçekten de çok anlamlı gidişatlara yelken açıyordu. Söz konusu dönemde grup müzikal anlamda sertti ve liriksel yönleriyle de çok ağırdı. Grubun en önemli söz yazarlarından James Hetfield'ın ailesinden kaynaklı olarak yaşamını ağır Katolik baskısı altında yaşaması, onun lirik yazımında derin izler bırakmıştır. Ayrıca aynı dönemlerde Testament grubu da müzikal anlamda sürekli Metallica taklitçiliğiyle suçlanıyordu. Ama sonrasında asıl galibin ve gerçeğin ne olduğunu herkes çok iyi görecekti. Hem anlamsal, hem müziksel, hem takip edilen ve korunan değerler ve hem de samimiyet açısından. Bu döneme kadar söz konusu olan grubun gidişatı bir çok fanın kökeninde önemli yere sahip olmuş ve bir çok gelişimi, ilkleri ortaya koymuştur. Öyle ki bu dönemdeki Metallica albümlerinin temelimde önemli bir yere sahip olduğunu da kabul etmeliyim diğer Thrash, Death, Hard Rock ve Heavy Metal gruplarının bana etkide bulunduğu gibi.

    1991 yılına geldiğimizde grup kendi adını taşıyan kapkara bir albüm çıkarıyordu. Söz konusu albüm Metallica fanlarını şoka uğratmıştı. Çünkü müzikal anlamda grup Thrash Metalden kopmuş, solid rock, heavy rock ve progressive öğeler arasında bir yön çizmişti. Ve en önemlisi piyasa kaygısı taşıyan bir albüm niteliğini taşıyordu. Bu albüm sonrası grubun ünü inanılmaz artmış, underground zeminlerden kopmuş, para basan bir makineye dönüşmüştür ama yine de belli değerini koruyan bir grup mahiyetini devam ettiriyordu. Korunan bazı değerler olduğu az çok söylenebilirdi.

    1996 yılında Load albümünün yayınlanması sonrasında grubun üçüncü devresi araya girmiş ve eski Metallica'ya dair her şey sanki bir anda çöpe atılmıştır. Artık grup albüm kapaklarında jöleli, güneş gözlüklü, rujlu, şaklaban ve maskara triplerle dikkati çekiyor, bir zamanlar kapitalizme kafa tutan grup kapitalizmin yardakçılığını yapıyordu ve müzikal anlamda da iyice kabuk değiştirip çok popüler bir hal alıyordu. İşte bu dönem Metallica'nın en eski, ilk ve en köküne bağlı hayranlarını kaybettiği dönem oluyordu. Öyle ki 1996 sonrası Metallica albümlerini dinler dinlemez kulağımdan attığımı hatırlıyorum. Çünkü müziksel anlamda o müziği yapan grup Metallica değil de yeni bir grup olsaydı belki başarılı sayabilirdik ama ortada belli bir geçmişi olan bir grup vardı. Bir zamanlar sağlam düşünceleri, görünümleri ve samimiyetleriyle bize seslenen bir grubun şebek halini alması eski hayranlara çok acı geliyordu ve onlara verilen bu acı Metallica'yı dinlemelerine mani oluyordu. En azından ilk ve eski fanlar için öyle. Yeni fanlar için diyecek bir şey yoktur, çünkü onlar Metallica'yı 1991 sonrası haliyle tanımış oluyorlardı.

    Biz gelelim grubun hikayesine. Grup 1981 yılında Danimarka asıllı baterist Lars Ulrich ile gitarist/vokal James Hetfield tarafından Los Angeles'da kuruldu. Aslında bu birleşme öncesinde Hetfield'ın bir grubu vardı ve Brian Slagel'ın yeni kurduğu Metal Blade için bir parça bile kaydetmişti. Lars'ın o zaman bir grubu yoktu ve Hetfield ile bunu başarmıştı. İlk parçalarını da Hetfield hem söyleyerek, hem gitar, hem de bas çalarak, Lars da davul çalıp diğer noktalarda düzenlemelere yardımcı olarak yapmışlardı. Kısa bir süre sonra Hetfield ev arkadaşı Ron McGovney'i bas gitara dahil etti ve lead gitara da Dave Mustaine isminde bir çocuk geldi. O zamanlar çok revaçta olan Bay Area yöresinden olan arkadaşları Ron Quintana'nın önerisiyle grup Metallica ismini benimseyecekti. Onlar genç metal saldırısı tabiriyle isimlendirilerek Los Angeles'da çalmaya başlayacaklar ve hiçbir şirkete bağlı kalmadan NO LIFE TIL LEATHER demosunu piyasaya süreceklerdi. Bu demo underground heavy piyasasının dikkatini çekince San Francisco ve New York'ta birkaç şov gerçekleştirme şansı önlerine çıkacaktı. Grup San Francisco'da iki konser vermiş ve bu esnada çok arkadaş canlısı biriyle karşılaşmışlardı. O da o sırada Trauma grubunda çalan Cliff Burton'dan başkası değildi. Ron McGovney gruptan ayrılınca bas gitara artık bir efsane olarak anılan Cliff Burton dahil olacaktı.



    Yine 1982 yılında POWER METAL demosu yayınlanacaktı ve Metallica dikkatleri iyice üzerine çekecekti. Bu arada John Zazula New York'daki metal shopunda grubun ilk demosunun kopyasını yapacak ve ikinci demonun çıkarılmasının ve de New York'ta konserler vermelerinin önünü açacaktı. Bu esnalarda grubun gitaristi Dave Mustaine grup içinde dizginleri eline almak istemiş, bazı problemler yaratmış ve çok alkol aldığı, ayık olmadığı söylenerek gruptan şutlanmıştır. Dönemin Bay Area yöresi Thrash grubu Exodus'da çalan Kirk Hammet gruba dahil edilmiştir. Bu kırılma noktası belki de Heavy tarihinin en önemli kırılma noktalarından biriydi. Çünkü Metallica bu kadro ile efsane albümlere imza atacaktı ama bunun yanında da paketledikleri o çocuk, yani Dave Mustaine, aynı yıl Megadeth grubunu kuracak, bu grupta istediği gibi dizginleri eline alacak ve Metallica ile at başı birlikte gidecekti rekabette. Bu bağlamda Mustaine ne kadar yetenekli biri olduğunu ve Metallica müzisyenlerinden bir çok konuda önde olduğunu kendi grubundaki performansıyla kanıtlayacaktı. Ve aradan 10 yıl geçtiğinde Mustaine şöyle diyecekti:

    “Eğer şu an Metallica'da olsaydım Metallica fanları, Guns'n Roses ve Rolling Stones fanlarının sayısından fazla olurdu”

    Ama günümüze bakınca Metallica bunu başarmış gibi görünüyor.

    1982 yılında gitar/vokal James Hetfield, bas gitar Cliff Burton, lead gitar Kirk Hammet ve davulda Lars Ulrich'li kadrosuyla grup çalışmalarına hız verecekti. Bu arada Kirk Hammet'ın Joe Satriani'nin öğrencisi olduğunu ve Satriani'nin Hammet için “o benim yetiştirdiğim en b*ktan gitarist” dediğini de es geçmeyelim.

    Metallica'nın ilk albümü KILL'EM ALL 1983 yılı sonunda Megaforce etiketiyle yayınlandı ve Thrash Metalin ilk örneklemeleri bu albümde görüldü. Daha önce duyulmamış vahşi ve hızlı gitarlar, sert vokaller dikkatleri üzerlerine çekmişti. Tabi o esnada Hetfield'ın sesinin çok toy, ham, olgunlaşmamış ve ince olduğunu söylemeyi unutmayalım. Albüm her ne kadar pişmemiş bir soundu yansıtsa da yeni bir heavy tarzının yargıçlığını yapmıştır ve Thrash Metal tarihinde önemli bir yere sahiptir. Daha ilk albümleri olmasına rağmen Avrupa ve Amerika'da konserler vermişlerdir.

    1984 yılında Danimarka Kopenhag Sweet Silence Stüdyosu'na gidip Flemming Rassmussen prodüktörlüğünde çalışan grup, ikinci albümü RIDE THE LIGHTING'ı yayınlamıştır. Bu albümle beraber Metallica üzerinde büyük değişimler, büyümeler ve olumlu adımlar atılmıştır. Yeni müzikal perspektifte büyük gelişimler olmuş, ritim gitar riffleri düzgünlüğü, riffliği, orjinalliği ve gaz vericiliğiyle Thrash Metal arenasında melodik pasajların yargıçlığını yapmıştır. ‘For Whom The Bell Tolls', ‘Creeping Death', ‘Call of Cthulu' gibi parçalar Heavy tarihinin en önemli klasiklerinden olmuş ve yıllarca unutulmamıştır.

    1985 yılında Elektra ile anlaşan, tekrar Danimarka'daki aynı stüdyoya gelen grup yeni albüm üzerinde çalışmalara başlamış, mixleri Los Angeles'da Michael Wagner ile yapmıştır ve 1986 yılına geldiğimizde de artık efsane halini almış bir albümü yayınlamıştır: MASTER OF PUPPETS... Bu albümle karşımızda bambaşka bir Metallica vardı. Daha güçlü, daha vurucu, daha çok Thrash rifflerine ve teknik yapıya sahip olan, daha yırtıcı bir vokal ve sürekli değişen müzikal pasajlar. Albüm baştan aşağıya güçlü bir enerjiyle akıyordu ve bateriyle ritim gitar uyumuna muhteşem bas gitar tınılarının katılmasıyla müziğe büyük şekiller veriliyordu. Metallica bu albümle artık ününü tüm dünyaya kabul ettirmiş ve büyük gruplar listesine katılmıştı. Master of Puppets albümü Amerika listelerinde 29 numaraya kadar çıkmıştı. Tabi bu listenin Heavy Metal listesi değil de Amerika'da en çok satan popüler albüm listesi olduğunu söylemeliyim. Popüler müzik listesinin içinde oldukça sert olan bir Thrash Metal grubu yer alıyordu ve bu bir çok şeyi açıklıyordu. Bu albüm popüler listeye girdiği zaman James Hetfield bu olayı alaya alarak şöyle demişti:

    “Artık pop grubuyuz ulan...”

    Albüm sonrasında grup turlara çıktı. Müziklerinin reklamını yapmak ve promosyon konusunda Ozzy Osbourne'dan büyük yardımlar almışlardır onunla konserler vererek. Master of Puppets turnesi sırasında 27 Eylül 1986 yılında Metallica tarihinin en acı ve hüzün verici olayı gerçekleşti. Bu aynı zamanda Heavy dünyasının en acı olaylarından biri olmuştur. İsveç'te turne için gece yolculuğunda olan grup, tur otobüsünün kontrolü kaybedip kaza geçirmesi ile çok büyük bir kayıp verdi. Bas gitar ve en önemlisi Heavy Metal tarihinin duayenlerinden olan Cliff Burton otobüs camından fırlayarak yaşamından olmuştur.

    Burton'ın ölümüyle sanki grubun tüm hayalleri suya düşmüş gibiydi ve buna inanamıyorlardı. Çünkü grubun müzikal açıdan büyümesinin en önemli nedeni; Cliff Burton'ın muazzam bilgisi, yetenekleri ve becerileriydi. Metallica'yı o zamana kadar ki çalışmalarla büyük bir konuma getiren baş aktörlerden ilkiydi. Çünkü Cliff müzikal bilgisi ile felsefi alanları birbirine karıştırarak müziğe büyük bir ruh veriyordu ve ayrıca Hetfield'ın hem çalmasında hem de kişiliğini oturtmasında büyük pay sahibiydi. Ölüm sonrasında otoriteler Cliff'siz Metallica'nın olamayacağını ve Metallica görüntüsünün bir işe yaramayacağını söylüyorlardı. Diğer elemanlar büyük bir matem havası içine girdiler ama Cliff yaşasaydı devam etmeleri gerektiğini söyleyeceğine inanıyorlardı. Cliff'in acısını kalbine gömen grup bas gitarist arayışlarına girdi. Tam 40 bas gitarist arasından denemeler sonucunda, Flotsam And Jetsam grubunda çalan Jason Newsted ismi üzerinde karar kıldılar ve bu kararlarında asla yanılmadıklarını da ilerleyen zamanlarda kabul ettirmişlerdi. Bu kadroyla turlara çıkan grup, hemen ardından aceleyle Jason ile müziğe alışabilmek amacını güttüklerinden olsa gerek, GARAGE DAYS RE-REVISITED EP'sini yayınladı. EP'ye bu ismin verilmesinin en önemli sebebi; Metallica'nın başlangıçta garajlarda çalışmalar yapması ve bu EP'nin Lars'ın evinin garajında yapılmasıydı.

    Jason Newsted'ın yeteneklerinden emin olan ve bunu kanıtlayan Metallica, 4. uzun albümü için hazırdı ve 1988 yılında Metallica tarihinin en etkileyici albümlerinden biri vitrinlere çıkarılmıştı: ...AND JUSTICE FOR ALL

    Bu albümde çok farklı bir hava vardı ve en önemli yönü; önceki albümlere benzememesi ve baştan aşağıya çok karamsar pasajları taşıyan bir albüm olmasıydı. Albümü dikkatle dinlediğiniz zaman albümün içinde bir karamsarlığın, hüznün ve matem havasının yerleştirildiğini görürsünüz ve bu matem havası ‘To Live Is To... parçasıyla iyice doruğa çıkıyordu. Çünkü aslında albümün derinliklerinde Cliff Burton'ı kaybetmiş olmanın derin üzüntüleri vardı ve ‘To Live Is To parçası da Cliff için yapılmıştı, onun seslerini içeriyordu. Peki albümün diğer başarıları nelerdi? Albümün, Amerika listelerinde 6 numaraya çıkması ve ONE gibi gelmiş geçmiş en iyi Metallica parçası olarak adlandırılan bir parçayı da barındırmasıydı. Yetmedi ‘En İyi Metal/Hard Rock' albümü Grammy ödülünü alacaklar ve daha sonra ONE parçası single'larda Grammy ödülü alacaktı. Bu aynı zamanda grubun Cliff'e olan gönül borcunu ödemek anlamına geliyordu. Ayrıca o zamana kadar hiç video klip çekmemiş olan grup, ilk kez ONE parçasına klip çekiyordu ve bu klip bir çok Heavy fanını can noktasından vuruyordu. İşte bu esnalarda bir çok insan için en büyük Heavy Metal grubu Metallica'ydı ve tüm saygıyı dibine kadar hak ediyordu. Jason da karizmasıyla milyonların gönlünde taht kuruyordu. Hatta yetmiyor, en çok ilgi gören kişinin Jason olduğu söyleniyordu ama gerçek böyle değildi. Geçmiş zamanda yapılan bir açıklamaya göre, en çok ilgi gören kişi Kirk Hammet'dı. Belki grubun en çirkin elemanı olarak nitelendiriliyordu ama en çok mektubu ve evlilik teklifini Kirk alıyordu. Bu da geyik ve gerçek bir anı olarak yazımızın içeriğinde bilgi verici kısım olarak yer alsın.

    Söz konusu zamana gelinceye kadar Metallica yaptığı tüm çalışmalarla derin, anlamlı fanlar kazanmıştı ve ülkemiz açısından bakınca şimdiki gibi çok fanları yoktu. Eski sert Metallica albümlerini dinleyen insanlar o zamanlar sayılıydı ve popülist müzik eğilimli kişiler, Metallica'nın yaptığı müziğe kulak kabartamazdı. Ta ki 1991 yılında kapkara bir albüm yayınlanana kadar: METALLICA

    Artık tüm göstergeler Metallica için değişmişti. Thrash Metal kalıplarından çıkılıp popülist bir yaklaşım sergilenerek solid rock, heavy rock ve progressive öğelerin bulunduğu bir müzikal tarz seçilmişti. Bunda yeni prodüktör Bob Rock'ın da etkili olduğunu es geçemeyiz. Artık şarkı süreleri azaltılmış, şarkı sayısı arttırılmış, popülist bir yaklaşımla yeni müzikal sound yansıtılmış ve bir çok yeni Metallica fanı ortaya çıkmıştır. Çünkü kulaklarına çalınan yeni melodileri çok rahat anlayabiliyorlardı!!! Bu albüm öyle büyük piyasa başarısı elde etti ki haftalarca bir çok listede bir numara kaldı ve tüm dünyada 15 milyon sattı. Albümdeki bir çok single MTV, Grammy ve Music Awards ödüllerini topladı. Metallica artık bir dünya grubuydu, popüler bir gruptu ve bir zamanların samimi değerleri, kapitalizme kafa tutuşları çürümeye başlıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, böyle bir albümü yeni bir gruptan duysak oldukça beğenimizi kazanırdı ama geçmişten gelen bir Metallica özü ve söyledikleri vardı. Yeni çalışma sanki onları yutuyordu. Ve belki de ilk kez Metallica elemanları hem fizyolojik hem de psikolojik olarak çökmeye başlamıştı. Çünkü albümün çıktığı 1991 yılından 1996 yılına kadar dünyanın her yerinde konser verdiler ve bu onları inanılmaz yormuştu. Bu esnada 25 Haziran 1993 yılında İstanbul İnönü Stadı'nda muhteşem bir konser verdiler ve konserdeki 45.000 kişinin içinde ben de vardım. Sahneye çıkan Metallica elemanlarının şaşkınlığı görülmeye değerdi. Çünkü böyle bir kalabalık beklemiyorlardı ve Hetfield bakışlarıyla sanki “Bu Türkiye neymiş böyle, bu kadar seyirci bizi izlemeye mi gelecekti” diyordu.

    Ne olduysa Türkiye piyasasında bir çok canlanma bundan sonra oldu. Konser stadyumu bereketinden sonra (Guns'n Roses, Bryan Adams gibi isimler de stadyum konseri vermişti ve ilk stadyum konserini veren heavy/rock müzisyeni Bryan Adams'dı.) Metallica piyasası ve Heavy müzik alanında Türkiye Heavy piyasasında büyük bir hareketlilik oldu. Metallica ismi artık herkesin diline pelesenk olmuştu. Metallica-Metallica albümüne kadar gruba dudak bükenler ve müziğini dinleyemeyenler bir anda Metallica fanı kesilmeye başladı. Ama öbür yandan eski fanların beyinlerinde soru işaretleri vardı. Bu müzikal değişimin geçici olduğunu ve Metallica'nın eskisi gibi tekrar sert müziğe, eski samimi düşüncelerine döneceklerini umuyorlardı. Ama umulan asla olmadı. Bırakalım onu Metallica-Metallica günlerini bile arar oldular.

    1996 yılında LOAD, 1997'de RELOAD albümü çıktı ve grup için bir çok şey kökten değişti. Artık eski samimi düşünceleri taşıyan grup ortada yoktu ve eski zamanlarda söylediklerinin tersine giderek bir nevi tükürdüklerini yalıyorlardı. Müzik yine belki heavy ve rocktı ama eski izlerden eser dahi yoktu. Artık Metallica, Heavy Rock ve popüler bir müzik yapıyordu.

    1998 yılında derlemelerden oluşan GARAGE INC cover albümü çıkarıldı, 1999 yılında yakın bir zamanda kaybettiğimiz Michael Kamen'ın yönetiminde San Francisco Senfoni Orkestrası ile Metallica parçaları klasik bir formatta gözler önüne serildi ve Master Of Puppets albümünden birkaç parça da bundan nasibini aldı. 1999 Nisan ayında Berkeley Halk Tiyatrosu'nda iki gece verdikleri klasik materyalli konserler, Metallica tarihinin en dikkate değer yönlerinden biri olarak gözlere çarptı. 1999 yılı sonunda grup bu konserini S&M adıyla DVD olarak piyasaya sundu.

    Her ne kadar grup eski fanlar tarafından yerilse de Jason Newsted'ın gruptaki varlığı onlara biraz güç vermekle birlikte gariplerine de gidiyordu. Çünkü Jason her zaman sert müzik yanlısı bir tutum içindeydi ve Thrash/Death tarzında bir yan grubu da vardı. Bu tarz kafa yapısına sahip birinin grupta hala yer alıyor oluşu kafalarda soru işaretleri bırakıyordu. 2001 yılında sanki beklenen olurcasına Jason Newsted gruptan ayrıldı ve eski baba topraklardan Voivod grubuna geçti. Bu konuda büyük dedikodular çıktı ve herkes kafasına göre bir şeyler söyledi. Bilinen nedenler; Newsted'ın kişisel sorunlar nedeniyle ve Metallica'nın büyüklüğünden kaynaklı olarak sürekli turnelerde oluşları kendisine psikolojik zararlar veriyor, mental olarak bunu kaldıramıyordu. Halbuki grup elemanları arasında en genç ve enerjik olanı oydu! Bazı söylentilere göre, Jason grubun yeni halinden hoşnut değildi ve bu onu çok rahatsız ediyordu. Jason ayrıldıktan sonra Hetfield'dan şöyle bir açıklama geldi:

    “Jason bizim küçük kardeşimizdir ve hep öyle kalacaktır. Onun aramızda her zaman yeri var”

    2001 yılında Hetfield çok hızlı geçen çalışmalardan yorulmuş olacak ki rehabilitasyon tedavisi görmek zorunda hissetti kendini ve bu esnalarda Hetfield'ın da gruptan ayrılabileceği dedikoduları çıktı. Ama o yine kaldığı yerden yola devam etti. 2003 yılında Ozzy Osbourne ve Suicidial Tendencies gibi gruplarda çalan Robert Trujillo gruba bas gitarda katıldı ve aralarında en genci, en enerjiği olarak dikkatleri çekti. Aynı yılda ST.ANGER albümü piyasaya çıkarıldı ve Metallica artık bambaşka bir Metallica'ydı. Popüler müzikal pasajları hatta yer yer core öğeleri de barındıran...

    Grup yoluna hala devam ediyor ve ne dersek diyelim, bir çok konuda gerekli cevapları alamayacağızdır. Kimimiz onlara çok kızıyoruz, kimimiz nefret ediyoruz, kimimiz bu hallerinden de memnunuz ve kimimiz de onları bu haliyle çok seviyoruz yeni albümleriyle onları dinlemeye başladığımız için!

    Ama şu bir gerçek ki onlar bir efsane oldular ve öyle olmaya da devam edecekler. Ama benim nezdimdeki efsane Metallica, 1981-1991 yılları arasındaki Metallica'dır ve Heavy Müzik yaşamında, temelinde 1980'leri barındıran bir çok kişi için de öyledir. Bu kişilerin kızgınlıkları sadece müzikal değişim, daha popüler ve yumuşak bir tarzın seçilmesi midir? Daha fazla fana yönelmeleri midir? Aslında olay bununla sınırlı değil. En büyük kırgınlık, bir zamanlar Metallica'nın söylediği şeylerin artık tersini yapmaya başlamasıdır. Denebilir ki fikirler hiç değişmez mi? Fikirler değişebilir ama bazı karakterler ve gruba has şeyler korunarak değiştirilir, geliştirilir. Örnek mi? 1980-1990 yılları döneminde sürekli Metallica taklitçiliğiyle suçlanan Testament hala dimdik ayakta, onlar da değiştiler ama özlerini asla kaybetmeyip üzerine eklemeler yaptılar. Mesela Death? Bu grup da her albümde değişik şeyler yaptı ama belli değerler korunarak müzik daha fazla ileri götürülmüş, müzikal ve anlamsal perspektifler 90 dereceye yakın bir açıyla yukarıya fırlamıştır grafiksel olarak. Ama Metallica bunun tersi bir durumu izlemiştir ve bazı değerlerini ayakları altına almıştır. Bir zamanlar insanların kukla olmamasından ve kapitalizmin canavarlığından bahsederken, Master Of Puppets albümü Amerika popüler listesinde 29 numaraya çıktığında bunu alaya alarak “artık pop grubuyuz ulan” derlerken şimdi pek farksız değiller. Bu değerlerin tümünü terse çevirmiş gibiler.

    Peki grubun bu denli değişim göstermesinin en önemli sebepleri nelerdir? Elemanların müzikal değişimleri bizzat kendi içlerinde istemeleri, onlar için bazı değerlerin değişmesi ve bizzat hissettikleri müziği yapmaları, Cliff Burton gibi bir yol göstericinin eksikliği, Bob Rock gibi popüler piyasanın duayeni bir adamım dürtüklemeleri, grup elemanlarının artık yaşlanmaları ve müzik yaşamlarının belli bir zamana kadar olacağı gerçeğini düşünüp geri kalan zamanlarını denizi andıran yeşil dolar yığınları arasında aileleri ile mutlu, mesut yaşamak. İnanıyorum ki Cliff Burton gibi bir adam yaşasaydı Metallica böyle bir değişim sergilemeyecek ve belki de Death grubunun yaptığı gibi çıtaları yükseltip göstergeleri paramparça edecekti.

    Ben ne mi düşünüyorum? 1981-1991 yılı Metallica'sı benim efsanelerimdendir ve sonraki Metallica bana hiç acı vermiyor, umursamıyorum. Çünkü gerçek değerlerini koruyan grupları beynimin loblarına yerleştirmiş bulunmaktayım. Onlar hakkında olumsuz düşüncelerim olsa da artık takip ettiğim, umursadığım ve dikkate değer bulduğum bir grup değil. Ama geçmişte bana verdikleri tatlar için onlara teşekkür ediyorum ve eskiden tükürdüklerini yalamaları nasıl oluyor hala merak ediyorum. Ahh pardon, çuvallar dolusu yeşil dolarları unutmuşum.


    alıntıdır...
    Atilla çelik
    www.onaoncafe.com
    saygılarla belki yeni nesil bişeyler öğrenir bu yazı ile...
    Üye
    Grindmaster
    Tarih
    22 Aralık 2005
  • Anket Aşağıdaki kliplerden hangisi en iyi?

    dünya üzerinde yapılmış en kaliteli klip...tartışmasız...
    1- dimmu borgir : progenies great apocalypse
    2-cradle of filth : from cradle the enslave
    Üye
    Grindmaster
    Tarih
    22 Aralık 2005
  • Anket Rock Republic 2006'da?

    CANNIBAL CORPSE ya da SIX FEET UNDER....off katliam gibi konser olur yaaa...pogoda kan gövdeyi götürür :D heralde 1 hafta bel ve boyun ağrısından kalkamayız yataktan...ahh ahhh hayaş etmesi bile yetiyo yaa
    Üye
    Grindmaster
    Tarih
    22 Aralık 2005