Kapat
..yükleniyor..
Kapat
İşi müzik olanlar, işlerini GaRaJ'da tanıtıp, müzisyene ulaşıyorlar. GaRaJ rehberini inceleyin.

Yorumlar

Yazdığı son 2 yorum
  • Haber Dave Weckl Band @ Yeni Melek Gösteri Merkezi - Taksim - İstanbul

    ritmin ve senkopların ordinaryus profesörü. babalar gibi çalıyor. zaten davul virtüözü diyoruz adama boşuna mı? ha bu arada adamın Türkiye hakkında ileri geri bir konuşması varsa eğer yazıklar olsun derim başka birşey diyemem. Nedendir, sanki cazcıların hepsi aydın ve ilerici insanlar olarak yer etti beynimde ve weckl'ın da oyle olduğunu umarım. Ama eger gercekse o soylenti, bassın gitsin buradan. Bir daha da gelmesin, cunku onun yasına gelmeden ben ondan daha ıyı calıyor olacagım.
    Üye
    baris_bmmf
    Tarih
    3 Nisan 2006
  • Makale Caz

    Bu yalın ve açıklayıcı makale için teşekkürler Ayşegül Esen. Yapılan birçok yorum ve anoloji açıktır ki bilen bilmeyen, ilgilenen ilgilenmeyen ya da merak edip geliştirmek isteyen birçok kişi tarafından kaleme alınıyor. Benim tüm bul zenginliğe eklemek istediğim önemli bir konu var.

    Makale yazarının ve yorum yazan arkadaşların da ifade ettikleri gibi caz İngiliz emperyalizminin Afrika zencilerini ucuz emek gücü olarak kullanmak istemesinin ve bu arada da bu nüfusa emeklerinden başka hiçbir değer (hem önem hem de mülkiyet anlamında) vermemesi gibi bir nedene referansla doğmuştur. Blues soylu kent kültürü içinde ve özellikle klasik icracılığın yani klasisizm döneminin (ya da monarşi ve kapitalizm) içinde doğamazdı. Bu ancak kültürlerinden koparılan ve zorla Avrupa ve Amerikaya getirilen zencilerin kendi kültürlerini - Ayşegül Esen'in de belirttiği gibi - ruhani ve yaşanmışlık dolu bir tür müzik icrasıyla gelişebilirdi.

    Zaten klasik müziğin hakim olduğu kültürel paradigmayı da ancak doğaçlama ve özgür ifade gereksinimi duyan birileri oluşturabilirdi ki öyle oldu. Bunun benzeri Anadolu'da saray ve çevresinden etkilenip padişah ve osmanlı övgüsü içinde olan ve yine klasisizmin etkilerini taşıyan Itri, Dede Efendi ve sonrasında gelen müzikçilerin, sanki bir karşı atakmışçasına Anadolu kültür ve etkileşiminin doğurduğu bugüne uzanan "bağlama"mız ve halk ozanlığı ile parkur dışı bırakılma çabasına benzemiyor mu? Kuşkusuz.

    Kuşkusuz ki öyle; zaten bunu dünya üzerinde totaliterizmin karşısına çıkan ve dünyanın her yerinde patlak veren serbestlik ve özgür icra ya da doğaçlama arayışı ile açıklayabiliriz. Bu arayış öyle büyük olmuştur ki bu müziğe, klasik icradan blues'a ve yaratım serbestliğinin zevkiyle denenebilecek her ritm ve armoni ile caz'a uzanmıştır. Karşımıza bugün jazzrock, jazzfunk, fusion, acid jazz veya postmodern caz diye çıkan tüm bu türlerin arkasında yatan neden, toplumların ya denenmemişleri arama çabası veya özgürlüğün tadını çıkarmak istemesidir.

    Yazımın amacını aşmamak kaydıyla özetlersem; nasıl ki monarşinin ve faşizmin hakim olduğu tarihsel süreçlerde aynı serbestiye engel olan katı ve matematiksel, notalı ve akorlara dayanmayan müziğin var olduğu bir paradigma hakim idiyse, bu baskıların ve serbestliğin halklar tarafından elde edilmesi yahut elde edilme çabası da açıktır ki doğaçlama ve serbest icracılığın zirvelerinin hedeflendiği caz ve türevlerini doğurmuştur.

    Caz ve doğduğu kültür olan ezilmişliğin, o ezilmişliği yaratan emperyalizm ve sermaye tarafından sahip çıkılır gibi gösterilmesi ve diğer anlamıyla farkına varmak ve baskıları yırtmak anlamına da gelen cazın halka indirilmesinin önündeki engeller belki bu yeni koşullar dolayısıyla, kimbilir yepyeni bir postcaz veya yeni bir tür müzik türü doğurur. Ne dersiniz?
    Üye
    baris_bmmf
    Tarih
    5 Mart 2006