Kapat
..yükleniyor..
Kapat
İşi müzik olanlar, işlerini GaRaJ'da tanıtıp, müzisyene ulaşıyorlar. GaRaJ rehberini inceleyin.

Ya nedir bu reklamlar? ele geçirmişler garajı

  • sönmez • 26 Şubat 2007 19:48 • #584112
    ya reklama karşı değilim aslında ama bunlar hareket edip duruyo
    yakında imeci takip ederseler şaşırmam =)
  • metalikmanyak • 26 Şubat 2007 19:56 • #584113
    argggggghhhhhhhhhhhhhhhhh sakın:S bekçi bu kadar da eziyet etmez heralde bize:S
  • gothic_x_angel • 26 Şubat 2007 20:51 • #584114
    reklamlar tamamda yani şu hareket edip ordan burdan çıkanlara sinir oluyorum!!!:@
  • Ktulu • 27 Şubat 2007 03:48 • #584115
    Bekçi bıkmış anlaşılan siteden =)










    ___________________________________________________________________
    Ktulu'nun şu anda dinlediği parça:
    After Forever - Between Love & Fire
  • kare-te • 2 Mart 2007 11:53 • #584149
    elime ayama dolaşıyo sanki aşaya inmiş pijama gibi takılıp düşmemek elden değil
  • -maJestY- • 2 Mart 2007 15:43 • #584150
    Bu konuda şikayet etmeye hakkımız olmasa da son zamanlarda gerçekten çok sıkıcı olmaya başladı şu açılan reklamlar. Basacağım button'a gelirken imleci farklı yollardan geçiriyorum ki kazayla bi banner'a dokunup ekranımı kaplamasın...İstemeyerek de olsa firefox'un reklam önleyen eklentilerini kullanmak zorunda kalacağım sanırım :(
  • metalikmanyak • 2 Mart 2007 16:58 • #584151
    ya yeter ama harbiden sıkmaya başladı bu reklamlar!!! etmediğim küfür kalmadı onların sayesinde:@
  • NeGüZeL_İsTnbL • 2 Mart 2007 17:29 • #584152
    aynı şeyi diyeceğim garaj.org için reklamlar finansman açısından gerekli birşey. O zaman sitenin sağ tarafındaki boşluğu kullansınlar eskisi gibi anketlerin alt tarafındaki boşlukları kullansınlar. Hareketsiz olsun şu reklamlar inip durmasın. Yeni açılan bi forumda ilk mesaja cevap vermek çok zor oluyor. Daha bir çok yerde bu zorluğu yaşıyoruz. Bu sebeple desinlerki bize garaja girdiğiniz bu reklam verdiğimiz sitelere bir kere girme mecburiyetiniz var sitenin devamlılığı için girelim günde bi kere turkcell ve avea nın sitelerine olsun bitsin. İstedikleri bu değil mi? Yanlışlıkla da olsa reklam veren firmaların sitelerine girmemiz... Tamam o zaman. Bi yöneticinin duyarlılığını istiyoruz burdan. Bekçim eskisi gibi forumlara gir ve derdimizi dinle.. Aylardır forumlarda bi tane mesajın yok. Eger dersin ki bu işle müdürlerimiz ilgileniyor o zaman müdür arkadaşlarımız bu istekleri değerlendirip size iletsinler.

    Saygılar
  • kaşif • 3 Mart 2007 10:36 • #584159
    Türkiye Kyoto'yu İmzala

    Hep bu tür reklamlar ele geçirse keşke GaRaJ'ı. Arkadaşlar lütfen bu reklama tıklayın ve açılan sitede imzanınzı atın.
  • EdiP • 3 Mart 2007 12:33 • #584161
    Türkiye Kyoto'yu İmzala

    Arkadaşlar bu konuda birkaç şey belirtmek istedim..

    Kabul ediyorum Kyoto çok önemli bir anlaşma ama bunu derinlemesine araştırmadıkça "Bunu İmzalayalım" demek çok doğru gelmiyor bana.

    Bildiğiniz üzere Koyoto seragazları emisyonlarının azaltılması amacı ile uygulanmaya çalışılan bir yaptırımdır. Bu anlaşma dahilinde "gelişmiş" ülkelerin (Ek I ülkeleri) seragazı emisyonlarının 2008-2012 yılları arasında 1990 yılındaki emisyon seviyelerinin %5 altına düşmesi hedeflenmektedir. Dünyada seragazı emisyonunun en çok olduğu ülke yine bildiğiniz üzere ABD. Türkiye, '92 Rio Konferansında bu anlaşmayı imzalamamıştır. Çünkü Türkiye gelişmekte olan bir ülke olmasına rağmen ABD gibi gelişmiş ülkeler ile aynı seviyede tutulmaktadır. [Sanılmasın ki ben Türkiye'nin Kyoto'yu imzalamasını istemiyorum, ama bu koşullarla gerçekten Türkiye için iyi bir sonuç vermeyecektir. Bu konuda daha fazla bilgi için; "TÜRKİYE AÇISINDAN KYOTO PROTOKOLܒNÜN DEĞERLENDİRİLMESİ" www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/odtu_paper.pdf ]

    Bu konuda bir Cumhuriyet Gazetesi yazarı olan Erinç Yeldan'ın yazısını aktarmak istiyorum:
    Geçen hafta içerisinde Türkiye'den çevreci dostların girişimiyle oluşturulan bir imza kampanyası dikkatimi çekti. Söz konusu girişim Türkiye'yi Kyoto Protokolü'nü imzalamaya davet ediyor ve "karbon ve diğer sera gazlarının emisyonunu azaltmak için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini" vurguluyor idi.

    "Küresel ısınma" ve "iklim değişikliği" tehlikesine karşı geliştirilecek çevre politikalarına Türkiye'nin de gerekli katkıyı yapması ve yurttaşlarını bu yönde bilinçlendirecek politikaları uygulamaya koyması esastır. Bu yöndeki sorumluluklarımızı gündeme taşıdığı ve böylesine kitlesel bir girişimi harekete geçirdiği için ilgililere teşekkür etmeyi (haddim olmayarak) bir borç biliyorum.

    Ancak, söz konusu girişimde çağrısı yapılan Kyoto Protokolü'nün gerçek niteliği üzerine uyanık olmamız gereken bazı noktaları da bu yazıda hatırlatmakta gerek duyuyorum. Cumhuriyet 'in 15 ve 22 Kasım tarihli Ekonomi Politik yazılarında bu görüşleri dile getirmiş idim. Aşağıda bu yazıların bir özeti yer almaktadır.

    - Türkiye'nin karbon emisyonu tahminleri ile ilgili veriler durumun güçlüğünü ortaya dökmektedir: Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye'nin 2004 yılındaki karbondioksit emisyon düzeyi 223.4 milyon tondur. TÜİK tahminlerine göre Türkiye'nin karbon emisyonunun 2010'da 343 milyon tona, 2020 yılında da 615 milyon tona çıkması beklenmektedir. ODTÜ'den Ebru Voyvoda ve DPT'den Çağatay Telli ile birlikte oluşturduğumuz modelleme çalışmaları, Türkiye'nin toplam karbon emisyonunu 2010 düzeyinde tutabilmek için karbon vergisi ya da ek enerji vergisi türünden uygulamalar neticesinde büyüme hızında önemli kayıplar yaşayacağını ve açık işsizlik oranının yüzde 18'in üzerine çıkabileceğini göstermektedir.(*) Gelişmekte olan bir ülke konumundaki Türkiye'nin sanayileşme çabalarını çevreye duyarlı teknolojiler ile sürdürebilmesi için alternatiflerinin neler olduğunun titiz bir şekilde araştırılması gereği çok açıktır.

    - Öte yandan, Kyoto Protokolü özünde bir "piyasa projesi" olarak sürdürülmekte ve her ülke ve endüstriyi somut karbon emisyon kotaları ile sınırlamaktadır. Ancak, Kyoto Protokolü söz konusu kotaların uygulanmasını sadece karbon ticaretine dayanan piyasa araçları ile sürdürmeyi planlamakta ve dolayısıyla küresel ısınmayla mücadeleyi "pazar ekonomisinin kurallarına" havale etmektedir.

    - Kyoto Protokolü altında her üye ülkeye belli bir karbon emisyon kotası tahsis edilmekte ve üye ülkelerin bu kotaları kendi üreticileri arasında "paylaştırması" beklenmektedir. Tasarıma göre eğer herhangi bir üretici ya da ülke kendi kotasını aşarsa, çevreyi daha az kirleten diğer ülke ya da üreticilerden karbon kotası "satın" alabilecektir. Yani Kyoto Protokolü küresel ölçekte bir karbon piyasası kurulmasını önermektedir. (Özetle gezegenimizin "havası" çokuluslu şirketlerce "pazarlanmaktadır" .) Karbon kotaları, bir kere tahsis edildikten sonra, dünya pazarında oluşacak fiyatlarda çok kirleten ülkeler tarafından "satın alınabilecektir". Böylelikle pazar ekonomisinin "etkin" kuralları altında toplam karbon emisyonunun kontrol altına alınabileceği düşünülmektedir.

    - Ancak, Kyoto Protokolü ile çevreyi kirleten şirketlere veya endüstrilere gerçek bir yaptırım ya da cezalandırma, "piyasa mantığına aykırı" olacağı gerekçesiyle, önerilmemektedir. Bu şartlar altında "karbon piyasasında" yeterli karbon kotasını "satın alamayan" şirket, çevre önlemlerinin daha "gevşek olduğu" Hindistan ya da Çin gibi başka bir coğrafyaya taşınabilecektir. Kyoto'da küresel anlamda bu tür yer değiştirmeleri engelleyecek ve dolayısıyla gezegenimizi gerçek anlamda sera gazlarının etkilerine karşı koruyabilecek bir mekanizma yer almamaktadır.

    - Gerçek şu ki "karbon piyasasında" dolaşıma girmesi beklenen karbon kotası ticareti, daha şimdiden uluslararası finans şirketlerinin iştahını kabartmaktadır. Nitekim, örneğin uluslararası finans sermayesinin öncü derecelendirme kuruluşlarından birisi olan Morgan Stanley , çok yakında hızla gelişmesi beklenen karbon piyasasına 3 milyar dolarlık yeni bir yatırım fonu sunduğunu açıklamaktadır. Küresel finans sermayesi şimdilerde yepyeni bir piyasaya kavuşmanın tatlı telaşı içinde görülmektedir.

    Küresel ısınma tehdidine karşı "kapitalist pazar ekonomisinin mantığına sadık" bir çevre politikası ne kadar gerçekçidir?

    Gerçekten etkin bir çevre politikasının tasarımı bu soruya net olarak cevap vermek durumundadır.

    (*) Çağatay Telli, Ebru Voyvoda ve Erinç Yeldan, "Economics Of Environmental Policy In Turkey: A General Equilibrium Investigation of the Economic Evaluation of Sectoral Emission Reduction Policies for Climate Change"

    www.bilkent.edu.tr/~yeldane/JournalOfPolMod_TVY2006