Steve Gadd: Aşağı yukarı üç yaşlarında bir çocukken, annem, babam, kardeşim, amcam ve ben büyükannem ve büyükbabamla büyük bir evde yaşardık. Davulcu olan amcam, müzik dinlerken, elime bir bıçak veya o an ne bulduysam alıp parçaya eşlik etmeme dikkat etmiş. Bana kendi bagetlerinden bir çift verdi, ve nasıl tutmam gerektiğini gösterdi. Bütün gün yuvarlak bir tahta parçasıyla dinlediğim parçalara eşlik etmeye başlamıştım. Genellikle marşları dinlerdim, özellikle de John Philip Sousa'nınkileri. Ailem müzik dinlemeye, amcam ile ben de saatlerce beraber çalmaya bayılırdık. Sonra babam ve kardeşim de ellerine geçirdikleri bagetlerle bize katılırlardı. Bu planlanmış, organize edilmiş bir şey değildi, sadece eğlenmek için yapardık. Neler olacağını da kimse tahmin edemezdi.
Doğup büyüdüğüm Rochester, müzik için elverişli bir yerdi. The Ridgecrest Inn'de pazar öğleden sonraları müzik yapılırdı. Ailemle birlikte mutlaka giderdik. Dizzy Gillespie, Stan Getz, ve Carmen McRae gibi çalmaya gelen sanatçılar benim gibi çocukların onlarla oturmalarına izin verirlerdi. Çok güzeldi. Aynı dönemde bir davul grubuna dahil olmuştum ve rudimentlarla orada tanıştım. Davul çalmanın çok fazla yolu olduğunu öğrendim. Örneğin bu yollardan biri, bir orkestrada trampet çalmaktır. Kolejde de bu konu hakkında dersler aldım. Bunun dışında davul gruplarında hüküm süren rudiment yaklaşımı da başka bir tarz. Yani çok değişik stillerde çalıyordum. Önce kocaman bagetlerle davul gruplarında çalıyordum, provadan sonra babamla birlikte klübe gidip davul setinin içine oturuyor daha küçük bagetlerle tamamen farklı birşey çalıyordum. Sonradan müzik okumayı öğrenmek ve tarzımdaki müzikal tadı geliştirmek için orkestral yaklaşım dersleri aldım.
Soru: Müzik okuluna gittin mi?
Steve Gadd: İki sene boyunca Manhattan School of Music'e devam ettim. Oradan Eastman School of Music'e geçtim ve daha önceden de birlikte çalıştığım John Beck'ten dersler almaya başladım. Eastman'da beraber çalınabilecek daha çok topluluk vardı. Ben de bir grubun perküsyon bölümünde çalabilme şansı buldum.
Gitgide iyi bir konser trampetçisi, ve zilcisi -ki çalması gerçekten zordur- oluyordum. Mallet, xylophone, çan ve timpani çalmak benim için hala çok zordu.