Heligoland Ne Zaman Yapıldı?

Bölümler
Yazan: GaRaJ Bekçisi
Tarih: 9 Şubat 2010




Yeni albüm Heligoland ne zaman yapıldı?


Robert: Aslında birinci albümümüze başladığımızdan beşinci stüdyo albümüzü yapıyormuş gibiyiz. Kaçınılmaz bir rota ve yörünge oldu. Ama ne zaman biteceği muhtemelen kimsenin yantlayamayacağı bir sorudur. Bu albümün neredeyse bitmiş farklı varyasyonları yaklaşık son 4 yıl boyunca vardı ve başka projelerin arasında tam anlamıyla somutlaşamadı. Bir albüm olduğunu hissetmeye başlamamız sanırım bu Nisan ya da Mayıs gibi gerçekleşti; belki de Mart gibi. Bir araya gelen parçaların iyi bir albüm olacağını ya da ortaya koymak isteyeceğimiz bir şeyler olduklarını hissetmeye başladık, bilirsiniz işte.


Bence internet insanlarla olan iletişiminizde daha arsız olabileceğiniz bir ortam sağlıyor -bir bar sohbeti esnasında ya da basınla konuşurken daha ağzısıkı davranabileceğiniz bir konunda “evet, gaza geldik, bunu hissediyoruz, hadi yeni albüm çıkartalım- yeni albüm bu senenin sonunda çıkabilir gibi” şeyler söyleyebiliyorsunuz. Ciddi bir şekilde yaptığınız cesurca açıklamalar olabilir bunlar, ama gerçekte pek ihtimalleri yoktur. Ama olmayacak şeyleri duyurmaya sürekli devam ediyor olacağız. Kariyerimiz garip stratejiler ve de kötü zamanlamalarla dolu.
Bu garip bir durum- bu albüm olarak tarif edilebilecek farklı varyasyonlar oldu ve hatta sırf isimleri aynı olduğu için, eski biçimleriyle aynı dosyayı paylaşan parçalar oldu; parçanın müziği, vokalleri vs. neredeyse tamamen değiştiği halde. Ama bu ortak bir alışkanlığımız.

Sanırım her albümde enerjinin mayalanmaya başladığını hissettiğiniz bir noktaya gelir ve sizde o enerjinin size kazandırdığı ivme ile hareket etmeye başlarsınız. Kasımda Damon Albarn’ın stüdyosuna ve de daha sonra New York’ta Tim Goldsworthy’I görmeye gittiğimiz zaman ve de bu iki dönemde yaptığımız işler, Bristol’de aklımızı başımıza almamızla birleşince “işte bu bir albüm” diye hissetmeye başladık. Martina Bristol’a gelince, bu çok uzun zamadır planladığımız birşeydi. Bütün o insanların ve enerjinin kombinasyonları gerçekmiş hissini uyandırmaya başladı.


Bu yeni albümde birlikte çalışmak nasıldı?

Grant:Bu belki de parçaları başlatma ve de bir parçanın gerçekleşmesini sağlama durumuydu, ve başkalarının katkılarına ihtiyaç duyduğumuzda- ister vokal anlamında olsun ister fikirler- soruyoruz. Yani bu albümü yapma şeklimiz şuydu: Kasımda başladık ve beraber çalıştık, ama aslında aynı stüdyoda birlikte çalışmamız söz konusuydu. Yani ne olup bittiği konusunda ruhsal bir farkındalık vardı ama bu fiziksel bir farkındalık olduğu anlamına gelmiyordu çünkü parçalara her birimiz tarafından başlandı ve belki de bitirildi. Ancak asıl atmosfer harika- inişlerimiz çıkışlarımız oldu ama dostça bir süreçti.

Robert:Farklı şekillerde çalışıyoruz, değil mi? Tarih olarak Blue Lines’a kadar gider- farklılığın doruklarındaydık - çünkü ilk albümümüzdü - Cameron McVey’nin evindeki stüdyodaydık ve maalesef bu sene aramızdan ayrılan Johnny Dollar’la birbirimize girmiştik. Bu bizim bir arada bulunabilmemize ve de çok yeni bir şekilde koordine olabilmemize yardımcı oldu çünkü o albüm daha çok spekülatif bir demo sayılırdı. Ama o dönemden itibaren kendi yollarımızı bulduğumuzu düşünüyorum. Tarihsel olarak, G’nin olaylara bakış açısı daha bir DJ kökenli ve bazen o anlamda bayağı bir mesafeli çünkü saatler ve dakikalar boyunca benim veya Mush’ın (Mushroom eski grup üyesi) ya da Neil’in (Davidge, yardımcı prodüktör) stüdyoda durduğu gibi durmayacaktı. Biz haftalar boyunca orada otururken, G fikirlerle gelir, fikir alışverişinde bulunur ve sonra tekrar giderdi, Ve de onun da bize getirdiği şarkılar için de biz de aynısını yapar ve o parçaların evrimleşmesine yardımcı olurduk. Ama bu albümün ilginç tarafı, özellikle son iki albümün aksine, albümün havasını ve doğasını ya da stüdyodaki ilişkileri yeniden tanımlayan merkezi bir fikir uyumsuzluğunun olmaması.


Bu albümün ruh hali nasıl?


Robert: Daha canlı. Bu cümleyi söylemekten biraz usandım -son haftalarda biraz fazla kullandık- bu albüm daha ortak. Daha fazla kişi ve kişilikler dahil oldu. Bu stüdyoya, ya da bu albüm sırasında, çalıştığımız stüdyolara daha fazla enerji getirdi. Sanırım mekanın Bristol’den New York ve Londra’ya doğru değişmesi de farklı bir hava verdi. 100th Window fazlasıyla bir Bristol albümüydü ve tek stüdyodaydı- ve herkes (Sinead, Horace,…) oraya geldi- farklı bi deneyimdi.
Her parça tarihte bir andır. Bir sürü yedek parçayla oturup bir albümün stratejisini oluşturup, nasıl bitireceğinizi planlamazsınız. Her seferinde tek parça üzerine yoğunlaşırsınız ve de onun üzerinde nasıl çalıştığınız kimle işbirliği yaptığınıza ya da onunla ilgili hislerinize bağlıdır. Bir sene boyunca rafa kaldırılıp sonradan tekrar ele alınabilir. Gerçekten hiç merkezi bir strateji yoktur ve bu prodüksüyon safhasında dahil olur - bitirmek üzereyken, ortada bir albüm olduğunu hissederken- nasıl yaklaştığınız. 100th Window, anti-Mezzanine’e karşı olan güçlü bir tepkiydi çünkü bana göre o albüm hala sıçrayışlar, büyük bas çizgileri ve de ağır ritimler üzerineydi. 100th Window karmaşıklıklar üzerineydi ve de o dünyada yaratılan herşey mekanizmalar ve bilgisayarlar tarafından oluşturulması bakımından muhtmelen yaptığımız en Pro Tools tarzı albümdü. Bu albümün (prodüksüyon bakımından) soundu ondan daha uzak, herşeyi basitleştirme ve çıplaklaştırma üzerineydi; enstürmanları daha bariz kılma üzerine. Yani, baterileri kaydederken, eğer New York’ta kayda alındılarsa çok kuru ve basitlerdi. Eğer elektronikse, çok elektronikler. Parçalar ve parçalar arasındaki anlar fazlasıyla barizleştirildi. 100th Window daha bir el tasarımı yapmak gibiydi; muhtemelen birbirine karışan bir sürü katman vardı ve siz de neyin ne olduğundan emin olamıyordunuz. Bu albümün arkasındaki fikir herşeyi olduğu gibi bariz ve ani kılmaktı. Böylece ister analog ister elektrik klavye olsun, aralarındaki sesleri ve farkları tanıyabiliyorsunuz.

Yorum yazın

Yorum yazmak için üye girişi yapmak gerekiyor.
Üyeyseniz giriş yapın, değilseniz üye olun.
  • hiç sevmem kendilerini daha doğrusu tarzlarını
    Üye
    Slash_Axl
    Tarih
    2 Eylül 2010 00:00
  • horace andy ile tuzlu balık ve rakı yapmak istiyorum, evet, bunu istiyorum.

    çok kıskanıyorum bu adamları.

    iki sene önce istanbul'a geldiklerinde bir kaç aya kadar çıkacak demişlerdi. sadece internette filan değil, her yerde böyle atıp tutabiliyorlar :)) ama olsun sonunda çıktı ya albüm, affediyoruz hemen.

    süper bi yazı olmuş ayrıyetten, çok eğlendim. sağolasın bekçimiz, çok teşekkürler.
    Üye
    radyokafa
    Tarih
    17 Şubat 2010 00:00

Anket

serrahepgül sorar:
Red Sonja\'nın ikinci klibi hangi şarkısına çekilsin?
  • Aşk Bitmeden
  • Sözlerin Nerede
  • Nedir Rengin
  • Hayaller Sanki Hayalet
  • Söyle Bana
//www.garaj.org