Iron Maiden

Bölümler
Yazan: n0c
Tarih: 7 Aralık 2003

Iron Maiden


Ertesi gün öğleyin 2'de Murderdolls'u izlemeye gittim. Sonuç olarak fena saylmayacak bir grup ama görüntü olarak Marilyn Manson'un taklidi gibi duruyorlar. Sahnedeki şovlarini biraz beylik sayilacak klişe sözlerle güçlendirmeye çalışmaları sanırım 13-14 yas grubu için belki ancak gaz olmuştur. Bizim ilgilendiğimiz Iron Maiden konseri akşam 9:30'da olmasina ragmen 5 civarında sahnenin yakınlarından pit sırasına girdik. Şimdi burada bir miktar açıklama gerekiyor, 2000 senesinde sanırım, Pearl Jam konseri sırasında çıkan izdahamda 9 kisi öldüğünden düzenlemeye gitmişler. Sahnenin tam önündeki alan bir çesit demir parmaklıklarla bölünüp ayrılmış durumda (alttaki resimde kırmızıyla yamuk yumuk işaretlenmiş bölüm) buralara konserlerden önce sınırlı sayıda izleyici alınıyor ve içeride yığılma olmayacak kadar az izleyici oluyor tabii bunun yanı sıra etrafta izdihamı engellemek için bulunan görevliler de cabası. Açık konuşmak gerekirse herhangi bir konseri izlemek için en uygun yer, hem en öndesiniz hem de diğer konserlerde en önde bulunmak basınç unsurudur, bu en ferah yer. Bir de değinmeden geçemiycem, festival görevlileri millet bayilmasin diye sürekli su dağıtıyorlar, dikkatinizi çekerim satılmıyor dağıtılıyor. Bu tür organizayonlada (en azından Türkiye'de diyeyim) hep su olsun, içki olsun ateş pahasıdır. Burada organizasyon su dağıtıyor ve satılan herşey makul hatta makul seviyesinin bile altında (şöyle örnekleyeyim, bira Kopenhag'da ortalama bir barda satilanin ¼ fiyatına en ucuz marketten alabileceğiniz şişe fiyatından satılıyor).


Dediğim gibi bizim kamptan üç arkadaş (Bir Avustralya'lı, bir Fransız ve bir Türk) konser başlamasına saatler varken mevzu bahis olan pite girmek için sahnenin yakınlarında yerimizi aldık. Biz çimler üzerinde oturup beklerken sahnede Kashmir isimli güzide bir grup vardi. Daha soft bir tür çalan bu grup Danimarka'nın tanınmış gruplarındanmış ve dört yıl aradan sonra çıkan dördüncü albümlerinden ağırlıklı olarak çalmışlar. Ben ilk kez dinlediğim için bana fena gelmedi. Kashmir'den sonra Los Lobos sahneyi alırken bizi pite almaya başladılar. Bu nokta bizim için ölümcüldü çünkü Avustralya'lı dostumuz Dave yiyecek bir şeyler almaya gitmişti ve sorun şuydu ki vejateryen olan Dave alanda az sayıda olan vejateryen yerlerinden birinden almak için sıra beklerken biz de Marjorie ile birlikte Dave'i satıp satmama ikilemi yaşıyorduk. Saatler gibi süren dakikalar boyunca pit girişinde Dave'i bekledik. İtiraf etmek gerekirse tamam pit doldu kapatıyoruz anonsunu yapsaydı görevliler, aç kalmayı da göze alarak Dave'i gözümüzü kırpmadan satacaktık. Netekim öndeki pitte degil ama ikinci pitte yer bulduk.


Los Lobos (evet bildiğimiz La Bambacı Los Lobos bu, gerçi belki de küsüp çalmadilar La Bambayı) sahneye çıktıklarında tam önlerinde bir sürü Iron Maiden tshirtlü Iron Maiden fanını görünce ilk bir kaç şarkılarını çalmislardı ki, izleyiciye Iron Maiden için mi bekliyorsunuz türünde bir dialoga girdiler. O kadar dinleyicinin Iron Maiden fanı olduğunu öğrendiklerinde "Biz de Iron Maiden fanıyız" demeleri hoştu bence. Yine de sahnedeki müzisyenlerin biraz bozulduklarını düşünüyorum. Belki konseri kısa tutmuş bile olabilirler. Sonuç olarak güzel bir grup ama bizler Iron Maiden'ı beklerken tür olarak tatmin etmesi biraz zordu. Los Lobos'dan sonra tüm sahnenin hazırlanmasını izleme fırsatımız oldu. Öncelikle sanırım bir tırdan olduğu gibi indirilmiş olan bir container sahneye itilerek getirildi. Bu container öyle sıradan bir container degildi tam orta yerinde Nicko'nun davul seti bulunuyordu. Esasında bundan sonra da pek birsey göremedik. Bu bir buçuk adam yüksekliğindeki container aynı zamanda arka tarafın görülmesini engelleyen bir duvar vazifesi de görüyordu. Ardından sahneye çikan elemanlar gitarların, mikrofonların ve davulun sound checkini yaptılar. Ilginç olan bir şey, gitar teknisyenlerinden birinin sound check esnasinda bir ara Metallica'dan bir kaç rif çalıp pitte sabırsızlıkla bekleyen dinleyicileri şaşırtıp heyacanlandırmasıydı. Bu arada konserin başlamasına bir saatten fazla vardı, biz bu sürede Iron Maiden'ın Avustralya'ya senelerdir gitmediğini Dave'in de benim gibi ilk kez izleyeceğini, Marjorie'nin ise Iron Maiden'i 4 kez izlediğini ögrendik. Bu konuda tek tessellimiz; izlediklerinin hepsinin Blaze Bayley'li olmasiydi. Bruce'lu Iron Maiden izlemek hele hele tam kadro (hatta Adrian döndükten sonra bir fazla gitaristle) izleyecek olmamız tesellimiz oldu.


Saatler ilerleyip te günes yavaş yavaş batarken (evet doğru üstelik Türkiye ile bir saat var arada, Türkiye'de saatler gece yarısı olduğunda hava kararmış oluyor nerdeyse) konser başladı. Bir uğultuyla birlikte arkaplandan gelen bir ses bize number of the beast'in introsunu okuyordu. Arkasından gelen Trooper ile Bruce setin her yanında dolaştıktan sonra yukarda bahsettigim kontaynerin üzerine çıkıp bayrak sallamaya başladı. Bayrağı, takması gereken yerle uzun süre uğraştıysa da sanırım takamadı. Ardından (tabi aklımda kalan sırada ya da şarkılara göre) Revelations ve Hallowed be Thy Name geldi. Bu şarkı sırasında Bruce'un yaptiği şsov aklımda kalanlardan. Şarkının bir bölümünde izleyicilerle birlikte söylemeyi öneriyor ondan sonra söylerken o bildiğiniz kısımda uzatabildiği kadar uzatiyordu. Bunlardan sonra yeni bir şarkı çaldılar. Şarkıdan önce bir miktar konuşan Bruce yeni şarkıyı isteyenlerin internetten arkadaşlarına gönderebileceğini falan söyledi, ardından albüm çıkınca alın falan geyiği döndü. Sanirim Iron Maiden sandığımız kadar zengin degil Steve Harris'in şatosunun olduğu falan da şehir efsanelerinden... Şarkılar devam ederken The Clansman'dan önce, bayağı bir Iskoç yada geçen bir hikaye anlatacağız, özgürlük bizim hikayemiz şeklinde dinleyiciye şarkıyla ilgili bilgiler verdi. Bundan da sonra yanlış hatırlamıyorsam, The Clairvoyant, Heaven Can Wait, Fear of The Dark ve Iron Maiden'ı çaldilar. Bis için çağırıldıklarında bu akşam çok güzel bir gece yaşadık ama birazdan çalınacak şarkı yüzünden küçük kızlarınızı evde bıraktınız di mi , dedikten sonra Bring You Daugter To Slaughter dediler. Sahnede bir ara Eddi'yi gördük ama benim için biraz hayal kırıklığıydı. 2.5 metre boyunda küçük bir Eddi'ydi, her ne kadar gözlerinden kırmızı ışıklar saçsa da benim beklentim daha büyük ve görkemliydi. Festival'den sonra Oslo'da iki gece arka arkaya iki Iron Maiden konserine giden Norveç'li bir arkadaşım, Oslo'daki konserlerde biraz daha büyük Eddi'yle müşerref olduklarını iletti. Sanirim sahne biraz küçük geldiğinden küçük bir Eddi'yle idare ettiler. Konserin sonunda ilginç bir şeyle bitirdiler. Monty Pyton'dan Always Look On The Bright Side Of The Life; bu sanırım 2003 konser turunun bitişinde hep çaldıkları sürprizmiş.

Konser sonrasında kampa doğru yollanırken sanki doyumluk değil de tadımlık yemiş gibi hissediyordum. 14-15 şarkı çalmış olmalarına rağmen sanki bir o kadar daha dinlemek istiyordum. Bu kadar sayıda çalmalarına rağmen içimden hani nerde diğerleri onları da isterim diye düşünceler geçiyordu.

Önceki bölüm
« Metallica
Sonraki bölüm
QOTSA »

Yorum yazın

Yorum yazmak için üye girişi yapmak gerekiyor.
Üyeyseniz giriş yapın, değilseniz üye olun.
  • biz internetten şarkı indirmeye devam ettikçe zor gelir o kadar iyi gruplar.beleşe alışmışız,genlerimizde mi var nedir bilmiyorum.adamlar gelecekleri ülkede ne kadar albüm sattıklarını da göz önünde bulunduruyorlar.ya ayrıca bu memlekette rock'n'coke'dan daha büyük bir festival olacağını hiiiiççç sanmıyorum. o da sponsor firmalar sayesinde yürüyor zaten.bizim memlekette o kadar büyük festival düzenleyecek kadar varlıklı olan para babaları ve büyük şirketler müziği vakit öldürmeye yarayan bir şey olarak gördükçe ooolllmaaz Roskilde'ler,Graspop'lar... Rock'n'coke u böyle bir işe girdiği ve her geçen senede daha da iyi olduğu için tebrik ediyorum.ya gelirlerin bir yere bağışlanmasını geçtim,yeter ki yapsınlar şu festivalleri.reklamlarını da yapsınlar gözümüze soka soka,ama yeter ki yapsınlar şu festivalleri.yabancı gruplara o kadar açız ki,bir gelen bir daha geliyor.ama gelene kadar da kırk dereden su getirirler o ayrı tabii.
    Üye
    overdoserock
    Tarih
    21 Aralık 2005 00:00
  • bence bız de bu sevıyelere gelebılırz ama bıraz zamn alır belkı 3-5 yıl soora bu sekılde buyuk festıvaller Turkıye de olur !! umut ediyorum tesekkurler !!
    Üye
    AZRAIL23
    Tarih
    17 Aralık 2005 00:00
  • yahu bu bayağı eski bir makale imiş...sağolsun n0c paylaşmış...

    roskilde,glastonbury,graspop...gibi festivaller hakkında anlatılanları dinleyince gerçek festival kültüründen ne kadar uzak olduğumuzu daha iyi anlıyoruz.özellikle gönüllüler hakkında yazılanları ilginç buldum.ama biz de gönüllülük beleşçilik olarak kullanılıyor ne yazık ki.

    not: qotsa nın misafir solisti mark lanegan(eski screaming trees vokalisti) olsa gerek.
    Üye
    stone pilot
    Tarih
    14 Temmuz 2005 00:00

Anket

dağılın ülean sorar:
Hayko Cepkin in brutal vakali sizce nasıl ?
  • Brutalin isyankar haykırşıdır kendisi
  • Onun sayesinde brutal kültürü git gide yüceliyor
  • Brutalini daha da sertleştirmesi lazım
  • Keşke sadece klavye çalsa
//www.garaj.org