GaRaJ Bekçisi: Sence bir grubun bir anlaşma yaparken dikkat etmesi gereken hususlar nelerdir?
S.E.: Aslında anlaşmalar yaparken dikkat edilecek hususlar konusu çok geniş bir konu, plak şirketiyle yapılacak anlaşma genellikle yazılı bir kontrat şeklinde olmakta. Oysa bir barla bir gecelik sahne için yapılan anlaşma bambaşka bir prosedürle yürüyebilmektedir.
Yazılı anlaşmalar uzmanlık alanı olarak bir hukukçunun konusudur. Ve bu konudaki ilk ve en net önerim, grubun herhangi bir konuda herhangi bir anlaşma imzalamadan önce mutlaka bir avukatla bağlantıya geçmesidir. Bu anlaşmanın sağlığı açısından çok önemlidir. Zira bunlar bir kez imzalandığında grubun ya da sanatçının kariyerini direkt olarak olumlu ya da olumsuz yönlere doğru taşıma potansiyeli yüksek anlaşmalardır. Bence gruplar bir plak şirketiyle yapacakları görüşmeleri bir hukukçunun danışmanlığında yürütmelidir, bu konuda yetkin olan doğru bir avukatın bulunması ve onunla yapılması gereken çalışmanın organizasyonu da eğer varsa, grubun menajerinin görev tanımı içinde yer alacak bir iş kalemidir.
Seçilecek avukatın sektörü iyi tanıması, firmanın ciddi bir finansal yatırımı belki de ilk albümünü çıkarak yepyeni bir gruba ayırırken neden bazı alanlarda bağlayıcı bir sözleşmeye gerek duyduğunu anlaması ve anlaşma zeminin her iki taraf açısından da temelini doğru kurması bu avukatın görüşmeler sürecinde yaratacağı gerçek faydadır. Çünkü ancak birbirini doğru anlayan taraflar arasında ve doğru temeller üzerine oturtulan anlaşmalar uzun vadeli verimli sonuçlar alabilir. Birbirini doğru anlamadan imzalanan sözleşmeler anlaşma boyutu kısa sürede kağıt üzerinde kalmış anlaşmazlıklar haline gelebilmektedir. Sektörel bilgiye sahip bir avukatın bir prodüksiyon sözleşmesine yalnızca ticari bir sözleşme gibi değil bu açılardan da bakarak yapacağı salt hukuki değil aynı zamanda sektörel bilgi içeren yorumları grubu daha doğru yönlendirecektir.
Plak şirketleriyle yapılan çalışmalarda anlaşmalar çoğunlukla yazılı olmakla birlikte konser
mekanları ve hatta menajerlerle bile genelde yazılı sözleşmelerle çalışılmamaktadır ki bu da önemli bir eksik olarak sektörün önünde bir engel olarak yer almaktadır. Zira kimin kimle, ne sıfatla ve sebeple, hangi konuda, ne şekilde, hangi koşullar ve mali paylaşımlarla ve hangi süreyle çalışacağının tanımlanmaması ve günlük iş rutini içinde yürütülmesi durumunda belirli bir süre içinde taraflar arasındaki ilişkilerin zaman içinde flulaşması sonucunu doğurabilmektedir. Bu da sürecin ortasında anlaşmazlıklara ve ortak amaçların gerçekleşememesi sonucuna sebep olabilmektedir.
Kanımca bir grubun ya da sanatçının plak şirketi, organizatörler, mekanlar, sponsorlar, internet siteleri, PR şirketleri gibi pek çok kişi ya da kurumla olan farklı ilişkileri ise sözlü anlaşmalarla sağlıklı yürütülmeye müsait değildir.
Yurtdışında her alanın yazılı sözleşmelerle net şekilde tarif edilmesi bu anlamda örnek alınması gereken bir uygulamadır.Yakın bir zamanda yapılan tüm işlerin yazılı anlaşmalara dayandırılması yani sektörün hukuki altyapısının doğru şekilde tanımlanması önemli bir ihtiyaç olarak karşımızda duruyor. Zira bu, müzik alanının gerçek anlamda sektörleşmeye başladığının en net göstergelerinden biri olacaktır. Bence bu, sektördeki tüm aktörlerin bunun gerekliliğine inanması ve uygulama anında bazen paradan bile önce gelebilecek prensipler oturtularak birlikte çalışma zemininin doğru tanımlanmasıyla mümkündür.
GaRaJ Bekçisi: Gelen sorulardan biri de şuydu.Tanıtım kanallarının tekelleşmesi müzik piyasasını nereye götürüyor? Bu tekelleşmenin nedenleri nelerdir? Bu tekelin dışına çıkmanın yolları, faydaları, zararları nelerdir? Bu tekelleşme fikrine katılıyor musun ?
S.E.: Tanıtım kanallarının tekelleştiği görüşünden hareket etmek zorunda bırakan bu sorunun altında yatan zemine tam olarak katılamadığımı söylemeliyim. Zira tekelleşme büyük ekonomik getirileri olan ticari bir alanın belirli ekonomi odaklarınca tek elde tutulmaya çalışılmasıdır ki ülkemizde tanıtım kanallarının tümünün toplam ekonomisi bile bu çapta bir büyüklüğe ulaşmış değildir. Ve bence asıl sorun budur. Bu sebeple öncelikle tanıtım kanallarının halen yeterli sayı ve çeşitlilikte olmadığı gerçeğinin sektörün ekonomisiyle doğrudan ilgili olduğunu söyleyebilirim.
Örneğin şu an ülkemizde 10 dan fazla müzik dergisi olup bunların yarısından çoğu aynı sermaye grubuna ait olsaydı soru böyle bir anlam kazanabilirdi, ancak son zamanlarda sayıda bir artış olmakla birlikte uzun yıllardır yayın hayatını sürdürebilmiş müzik dergisi sayısının kaç olduğunu hepimiz biliyoruz. Ben buna tekelleşme diyemiyorum.
Ülkede müzik sektörünün daha fazla dergi, televizyon kanalı ya da internet sitesini ekonomik olarak besleyebilecek noktaya gelmesi durumunda bu çeşitliliğin müzik üretimlerine paralel hale gelebileceğini düşünüyorum. Yani kendimce bu konuyu sektörün ekonomik olarak büyümesinin yollarına paralel gidecek bir alan diye algılamayı tercih ediyorum.
Kişisel fikrim, yakından bakıldığında, küçülüyor gibi hatta bazılarının deyişiyle batıyor gibi görünen bu sektörün aslında tam tersi hızla doğru bir yöne doğru yapılandığıdır. Bu denli genç nüfusa sahip ve hızlı bir değişim yaşayan bir ülkede bunu çok doğal buluyorum. Ancak her sektörde olduğu gibi bu sektör de ülkenin konjonktüründen direkt olarak etkilenmekte ve zaman zaman mali krizler yaşabilmektedir.
Görüşümü doğrulamak için etrafa baktığımda gördüğüm tablo şudur; Enstrüman satışlarının son yıllardaki trendi, genç insanların müziği sadece bir hobi değil bir çalışma alanı olarak da önemsenmeye başlaması, ülke genelinde gerçekleşen total etkinlik sayısı ve çeşitliliği, birkaç yıl önceye oranla bilet satış ekonomisinde yaşanan değişim ve gelişim, hatta bugün yanıtladığımız bu sorulara cevap arama zemininin oluşması
Tüm bu ipuçları bana değişen ve gelişen bir sektörü işaret etmektedir. Bunlar aynı zamanda sektörün playback üretim ve tüketimlerden canlı, ifade gücü yüksek müzik türlerine ve sahne şovlarına kaydığının çok net bir göstergesidir diye düşünüyorum.
Tüm bu değişim ve dalgalanma, hem plak şirketlerinin hem de diğer alanlarda ticarileşmeye çalışan yapıların ezberini bozmuştur. Kendi adıma bundan sonra ne olacak sorusuna zaman ayırıp bu konu üzerine düşünmeyi ve yeni projeler üretmeyi , batıyoruz edebiyatının içinde günü kurtarmaya yönelik çözümlerin peşinden koşmaya tercih ettiğimi söyleyebilirim.
Bence internet çok yakın zamanda bu sektöre değen her detayda en önemli ticari alan olacaktır. Gerek üretimlerin pazarlanması gerek tanıtım alanı olarak internette doğru yapılananların bir adım önde olacağını söylemek kahinlik olmasa gerek. Ayrıca publishing ve bu alanın iletişim sektörüyle ya da reklamla ilişkileri de en dikkate değer alanlardır ki bu yönde gelişmeleri çok net olarak ülkemizde de görmekteyiz.
Kaset ve CD satışlarındaki düşüşle ilgili olarak tüm dünyada olduğu gibi Türkiyede de çok büyük boyutlara varan bedava mp3 paylaşımı ve korsan faktörlerini de düşünürsek tabloyu negatif olarak algılamayız. Zira bence müziğin bu ülkedeki durumu ile ilgili yorumlar yalnızca Unkapanındaki faturalardan yola çıkarak yapılmamalıdır. Sektör dinleyiciye albümü ve onu dinleme fikrini satmakta ancak albümün fiziken kayıtlı olduğu ticari ürünü yani CDyi ise aynı sayıda kişiye satamamaktadır. Ürün kitleye ulaşmakta ancak ticari bedeli aynı oranda tahsil edilememektedir. Bu ciddi soru işareti ise ne fiyat indirimleri, ne de daha fazla tanıtım gibi ezber çözümlerin üstesinden gelemediği bir noktadadır. Belki de müzik bir süre içinde bu klasik yöntemlerle satılabilir bir ürün olmaktan bile çıkabilir. Belki bir süre sonra asıl ürün canlı performanslar ve internet üzerinden paylaşımlar, CD ve DVDler ise bu ürünlerin tanıtım materyali haline gelebilir. Bunun nereye gideceğini zaman içinde yaşayarak hep birlikte göreceğiz.
İnanıyorum ki ülkemizde de insanlar eskisi gibi plak şirketleri ne üretirse onu dinlemeye razı değiller. Basmakalıp fason işler eskisi gibi satmıyor. Eski kafalı ve yıllardır hep benzer kişilere aynı tarzda işler yapan plak şirketlerinin aynı satışlar yok, eskiden 3 milyon satanlar şimdi 500 bin satıyor diye yakınması ise dinleyicideki bu doğru yöne kayışın bir göstergesi olarak bence olumludur. Zira 3 milyonluk satışların bulunduğu dönemlerde bugün satışları ciddi boyutlara ulaşan alternatif projeleri yatırım olarak görmeyip, bu üretimlere değer vermeyen ve fırsat tanımayanlar da istisnaları bir kenara koyarsak aynı kişi ve firmalardı. Vizyonu dar kişilerin bugünü göremeden geçmişte yaptıkları ticari ezberin çökmesi hiç de şaşırtıcı değil. Ancak yine de sektördeki paranın bu yolla sektörü terk etmesi müziği üreten kişilere sağlanması gereken ekonominin gidişatı anlamında başlı başına büyük bir sorundur diye düşünüyorum. Geriden gelen genç nesil çürük altyapının üstüne bir şey kuramayacaktı, o yüzden çürüyen her şey gibi bu da yok oluyor ve yerine yeni bir alan açılıyor. Bugün yaşananlardan geleceğe dair ipuçları yakalamak ise bizlere kalıyor.