9 Ekim 1940'da doğdu. Utangaçlığını serserilikle bastıran, çok iyi resim, karikatür çizen sapsarı ve içten gülen sıradan bir İrlandalı. Babasızlığın ne olduğunu bilir babasızlığı tadanlar, John Winston Lennon da öleydi işte. Babasını hiç tanımamış ve bu yüzden annesinin kıymetini deli gibi bilmiş bir çocuk. Fakat annesi de kendi gibi dul olan biriyle evlenip gidince Mimi teyzesinin yanında bu iki temel çocukluk ihtiyacından uzak yaşamış ve bu nedenle çekingen olmuş, bu çekingenliğini de anarşiyle çözmeye başlamıştı her çocuk gibi. Ama sanat işte adamı her şey den alır, çeker kurtarır. John, Mimi teyzesinin yanında büyürken, çağ da tam çağdı. Rock'n'roll Atlantik'in öbür ucundan gemilerle Liverpool'a vurmuş ineceği mideleri bekliyordu. John da azılı bir serseriydi ve düzenin kabul etmediği şeylerin peşindeydi. Belki de bir söyleşisinde sorulan şu soruya ondan böyle bir yanıt vermişti; şimdi daha iyi anlıyorum...
"Eğer bir balıkçı olabilseydim olurdum"
Sene 1955 Lennon lisede. Bütün okulda (Quarry Bank High School) tanınmış serseri çetesinin lideri. Mimi teyzesi onu bazen radyo başında Lüksemburg radyosuna kulak kabartmış yasak adam (!), Elvis i dinlerken buluyor. Ama neler olacağına aldırmadan (?) ona ilk gitarını alıp saatlerce odalara kapanmasına ve Elvis çalmasına göz yumuyor. Savaş sonrası doğan tenaage'lerin hepsi de tiksiniyordu savaştan. John da bunlardan biriydi. Babası sonradan öğrendiğine göre savaş nedeniyle evden ayrılmış ve bir daha eve dönmemişti. Her rebel (o dönem işçi sınıfı gençlerin icra ettiği skifle müziği denilen tencere tavalarla yapılan bir müzik türü vardı tüm İngiltere'de) tenaage gibi katı İngiliz, Katolik aile fanatizminden sıkılmış ve kendini iyice kayıp (?) gibi hissetmeye başlamıştı. İşte bu sıralarda Elvis, Birleşik Devletlerde ortalığı kasıp kavururken, John da elinde gitarı ilk grubunu kurmuştu. Başta lise arkadaşı Pete Shotton'la bir ikili oluşturup Skifle müziği yapmaya başladılar. Gruplarının ilk ismi Mart 1957'de Black Jacks'di. Daha sonra okudukları okulun adını deforme edip Quarry Men diye değiştirdiler.
Skifle ı biraz daha anlatayım bari. Kafanızda soru kalmasın:) 1956 dan sonra, bu yılları takriben; Büyük Britanya Adası (güneşin batmadığı ülke) sokakları da tıpkı Amerika'da olduğu gibi ailelerine karşı gelen (ki Hollywood da bunun meşhur birde filmi vardır "James Dean / Asi gençlik - 1955") ve kendilerine Teddy boys/girls diyen gruplarla dolmuştu. Amerikan folk müziğinden bozma bir şeydi yaptıkları müzik ve eline tencere tava ne varsa geçiren tenaage'ler bu müziği icra ediyordu. Tabi dertleri müzikten çok anarşiydi. Ama skifle biraz sonra etkisini yitirdi ve John gibi çağdaşlarını içine çeken müzik, daha köklü yapıları içinde barındıran rock n roll oldu.
The Quarry men ilk konserini Temmuz 1957 de, John un da eğitim gördüğü kasaba kilisesi (ki Katolik aileler çocuklarını mutlaka kiliseye gönderir ve din eğitimlerine önem verirlerdi. Bence kilisede aldıkları ses eğitimi, Beatles'ın üçlü vokal tarzında derin etkiler yaratmıştır. Bunun başka bir örneği de Amerika'lı rock n roll üstadı Jerry Lee Lewis'de görülür, onun da piyanistliğini geliştiren zorunlu kilise eğitimidir) Woolton da verdiler. İşte tarihe damgasını vuracak olayların başladığı miladi yer. Konseri izleyenler arasında bebek yüzlü, uyanık, işini bilen, nam-ı değer Paul Mc Cartney vardı. Gözlerini sahneye dikmiş, grubu izliyordu. Paul babadan müzisyendi ve o da annesiz büyümüştü. Fakat diğer Beatle'lardan farkı armoni ve nota bilmesiydi. John'la tanışmasını şöyle anlatır Paul Mc Cartney ve etkilendiğini de gizlemez:
"Onunla Woolton şenliklerinde tanıştım. O sıralarda şişman bir ortaokul öğrencisiydim ve elini omzuma atıp bana yaslandığında, sarhoş olduğunu fark etmiştim. Daha evvel okul dergisinde şöyle bir yazısını okumuştum
"nefes almak yaşamım olduğuna göre, cesaret edemem almamaya cesaret etmeye"
Bu beni hep meraklandırdı. Entel mi? gözlük takıyordu, yani olabilirdi. Ama zaten gözlükleri olmasa da onu tutmak imkânsızdı..."
Neyse, Paul ün katılımıyla The Quarry Men ciddi adımlar atmaya başlıyordu artık. 1958'de John annesinin ölümüyle dengesini iyice yitirse de, (sonradan bu günlere itafen "My mam's dead"adlı bir şarkı yapmıştır) rock n roll adına bir şeyler yapacağını biliyor ve yeteneğini farkediyordu. O ilerde yapılan bir söyleşisinde Beatles'ı şöyle anlatacak "Birilerinin dediği gibi, bu işe doğadan, içten gelen bir yatkınlığımız vardı bizim" ve sonradan yaptıkları etkinin temelinde ,özgünlük merakının yattığını da "Biliyorum kendi özgün stilimizi geliştirdik."Eski günlerde İngiltere'deki tüm gruplar, Elvis ve bir vokal grubu havasındaydı. Beatles ise, kasıtlı olarak Elvis gibi davranmıyordu. Bu bizim politikamızdı, çünkü Elvis'i aptal buluyorduk, anlamsız buluyorduk. Ve sonra Mick Jagger çıktı ortaya ve boktan bir haraketi yeniden başlattı. Bilirsin işte poponu sallayıp durman falan" diye açıklayacaktır. Elvis'ten çok şey öğrenmesine rağmen John ve tayfası her türlü müzik ve tarzdan etkilenerek yeni şeyler bulma peşindeydiler ve ileride anlatacağım; öyle de oldu. (Aslında bu bir süreçtir tarih bu süreçlerle doludur) Quarry Men George Harrison'un kendi grubu Rebel Rousers'ı bırakarak ekibe katılmasıyla büyüdü ve 5 kişilik en kalabalık dönemine ulaştı. 1960'a kadar evvela Silver Beatles sonrada sadece Beatles ismiyle son halini aldı. Bu üç adam John, Paul ve George hayallerini birleştirip belki de sadece bir hevesle başlayan bu yolculukta ne yapabileceklerinin farkına vardılar.
Beatles ın kuruluş hikâyesinde söylenecek çok şey var aslında John un anlatımıyla hikâye özetle şudur:
"Bir grubum vardı. Ben kurmuştum; sonra Paul'le tanıştık "gelebilirmiyim grubuna?" dedi, gel dedim. Sonra Paul arkadaşı küçük George'u getirdi. İşte böyle kurulduk.