Melodiyi yorumlama genellikle blues şarkıcıları tarafından yapılırdı. Trompet, trombon, klarnet, ya da saksofon çalan müzisyenler şarkıcıları taklit ederek daha önce duyulmamış yeni bir çalma tekniği buldular diyebiliriz.
İlk caz gruplarında trombon melodiyle "kontrpuan" doğaçlar, klarnet "obbligato"lar çalar ve trompet melodiyi yorumlardı. Eşlikler hep doğaçlamaydı. Fakat doğaçlama sırasında iyi bir fikir bulunduğunda, o fikire sadık kalınırdı. Dolayısıyla, her performansta yeniden doğaçlayan çok az müzisyen vardı. O dönemde doğaçlama ihtiyacı bugünkü kadar caz estetiğinin bir gereği değildi. Ama doğaçlama zorunlu olmasa da, kendi stilini oluşturma çabası, her çalınanı şahsileştirme gayreti vardı. Caz köklerini New Orleans'ta bulsa da, bugün cazda aşina olduğumuz doğaçlama miktarı o dönemde yoktu. Her nedense doğaçlama eğilimleri 1920'lerin sonunda ve 1930'ların başında arttı ve bugün cazda beklediğimiz uzun sololar parçalarda yer almaya başladı. Bunun birkaç sebebi olabilir:
1.Belirlenmiş rutinlerden sıkılmış olmak
2.Partisyonlara ihtiyaç duymadan yeni malzeme öğrenme ihtiyacı
3.Kendini öne atıp gösterme isteğinin artması
4.Avrupa ve/veya Afrika müziğinde olan spontan değişiklik yapma geleneğinin devamı
5.Yaratıcılığa daha çok izin verilmesi
İlk caz gruplarının enstrüman seçimi New Orleans'ta mevcut olan kültür karışımının sonucuydu. Trompet, trombon, klarnet, saksofon ve tuba Avrupalı nefesli gruplarında kullanılırdı. Cazın ilk günlerinde kullanılan banjo, Afrika'da çalınan halam adında bir enstrümanın geliştirilmiş bir şekliydi. Kullanılan bazı vurmalı çalgılar Afrika'dan geliyordu ancak bugün bilinen haliyle davul, Avrupalı nefesli orkestralarında kullanılırdı. Bas viol, kontrabasın bir öncüsüydü ve gitar gibi o da Avrupa'dan gelmeydi. O zaman korno ve keman da kullanılan enstrümanlardı. Nefesli enstrüman içeren gruplar merasimlerde, pikniklerde, cenazelerde ve dans partilerinde günün marşlarını ve pop parçalarını çalarlardı.