ağzına sağlık denizim; uzun zaman sonra yazını tekrar okudum. bilgisayarımda da kayıtlı zaten; arada bir efkarlandımmı açıp okuyorum, fonda da yavuz çetin çalıyo tabi. yavuz; yavuz abim... 'hisset beni', 'köle' kadar romantik; 'erkeğin olmak istiyorum' kadar duygusal; 'benimle uçmak ister misin' kadar melankolik oluyo böyle zamanlarda...
arkamı dönüp duvarda asılan resimlerine göz gezdiriyorum; saçlarını okşuyorum gözlerimle; elindeki stratı ve ağzında tuttuğu penasını kıskanıyorum derin derin... anlamsız bir vicdan azabı ve pişmanlık duyuyorum; ben n'aptım yahu? odamı onun muhteşem blues gırtlağı ve gitarının hıçkırıklarıyla dolduruyorum; gök yüzünün mavisi de içeri girdi mi; işte blues ve işte yavuz; onu buralarda hissetmek çok büyük bir mutluluk; haz ve onur veriyo insana...
onunla ilgili yazılmış çizilmişleri okumak da apayrı bir azap oluyo böyle zamanlarda; herkes hayatını yazıyo kendince; satırlar çoğaldıkça bir tarih ilişiyo insanın gözüne, 15 ağustos 2001. o tarihin bulunduğu satırı okumadan geçiyorum; kalbimin sıkıştığını hissediyorum o satırlarda. kabullenemiyorum gidişini; olmamalıydı bu, gitmemeliydin yavuz; gitmesi gereken sen değildin...
Su gibi akıp gider hayat
İnsanlar değişir, yüzler değişir
Kimi zaman beni korkutuyor
İçimdeki dünya... Kimse bilemez...
kimse bilemez nasıl hissettiğimi
kimse bilemez neler düşlediğimi
yalnızca sen duyarsın sesimi
çok uzaklarda
yaşadığım herşey benim için bile sır
kimse bilemez
kim gerçek, kim hayal
kim oyun oynuyor
kimse bilemez
guzel olan olan hersey neden cabuk biter
KİMSE BİLEMEZ...
...asla ölümünle ilahlaştırılmadın; var olduğun sürece, yeteneğinle; gitarınla, sesinle; gırtlağınla, aklınla; müziğe olan inancınla, insanlığınla; mütevaziliğinle bir ilahtın hep ve bir ilktin bizim için; böyle köhne bir düzen ve eğitimsiz, bağnaz bir toplum için... kıymetini bilmeyi beceremedik... karıştığın topraklara sürsek yüzümüzü; uyuduğun mermerlere dayasak başımızı sesini duyar mıyız cennetten?...