Kapat
..yükleniyor..
Kapat
İşi müzik olanlar, işlerini GaRaJ'da tanıtıp, müzisyene ulaşıyorlar. GaRaJ rehberini inceleyin.

ses kartı(m -audio)

  • Serpent_King • 27 Ekim 2007 23:15 • #557617
    ikisi çok farklı mikrofonlar.sm57 dinamik bir mikrofon joemeek ise kondansatörlü.vokal kayıtları veya enstruman kaydı için kullanılır ama yakından amfi mikrofonlarsan bozulur :) hassastır biraz levhaları.amfi mikrofonlanmaz diyemem bunlarla çünkü iyi akustiği olan bir odada amfinin uzağına konarak da güzel şeyler ortaya çıkartılabiliyor her ne kadar oda sesi diye tabir ettiğimiz şeyide mevcudiyete eklese de.ama senin işini görmez ondan %100 eminim.

    ben yerinde olsam fast track pro / firewire solo + shure sm57 alırdım.

    * bu arada joemeek jm47 için herhangi bir şey söyleyemem hiç kullanmadım ama genel olarak kondansatörlü mikrofonlar için ucuz bir fiyatı var.profesyonel kullanımlar için bazı durumlarda yetersiz kalabilir de.
  • ali k • 27 Ekim 2007 23:16 • #557618
    teşekürler...
  • kutay__ • 28 Ekim 2007 03:22 • #557619
    eğer mikrofonla kayıt düsünüyorsan üstünde phantom power sağlayabilen preamp i olan bir ses kartı ve özellikle de condenser mikrofon tavsiye ederim. tüm kayıtlarımı bir samson condenser mic le yapıyorum cok memnunum.
  • kkurt • 28 Ekim 2007 09:31 • #557620
    96khz, 192khz gibi örnekleme hızları analog/dijital çevrimi öncesi kullanılan alçak geçiren filtrelerin tasarımından kaynaklanan zorluklarla ilgili. o açıdan bakınca 96khz fazlası ile yeterli, hatta 48khz bile duyulabilir bandın tamamını ( 0-20khz) rahatça örnekleyip, filtre tasarımcısına da işini kolaylaştırabilecek biraz ilave bant genişliği bırakır (her ne kadar 96khz kullanılan tasarım kadar rahat bırakmasa da). 192khz'de adam gibi çalışan bir elektronik saat üretmenin zor olduğu da doğru. o yüzden abartmamak ve piyasaya sürülen herşeye kanmamak lazım.
    44.1 khz de duyulabilir bandın tamamını örnekleyebiliyor, ama filtre tasarımcısının işini biraz zorlaştırılıyor, ve bu ilave zorluk yol, su, elektrik ve düzlüğü bozulan frekans cevabı olarak vatandaşa geri gelebilir:)

    hal böyle olunca bence kayıt için en uygun seçenekler 48khz ve 96khz.

    yukarıda anlattığım problemin ne olduğunu doğal olarak anlamayanlar için bknz. http://www.dspguide.com/filtexam.htm

    soldaki alçak geçiren analog filtrenin frekans cevabı sağdaki dijital filtre kadar düz değil (bknz. şekilde "excessive pass band ripple" olarak işaretlenen bölge). örnekleme öncesi kullanılan filtre bir analog filtre olmak zorunda, tasarımcının dijital filtre kullanmak gibi bir seçeneği, en azından o noktada, yok, ama o bölge daha az engebeli olabiliyor. şu şartla oluyor: kesme frekansı (cut-off frequency) noktasından itibaren frekans cevabının belli bir düzeyin altına indiği o bölgeyi (şekilde 1000-2000 hz arası) uzatırsan, örneğin 1000-3000 hz olacak şekilde tasarlarsan.

    44.1 khz lik ses kartında o bölge 20-22.05khz arasında sıkışmak zorunda kalıyor, ya da tasarımcı bir miktar duyulabilir frekanslardan taviz verip kesme frekansını örneğin 18khz'e koyabilir (18-22.0khz arası yavaş yavaş zayıflatılıp örnekleme öncesi aşılmaması gereken maksimum teorik frerkans olan 22.05khz de yeterli sinyal zayıflaması sağlayabilir.), ve filtreden beklenen performans parametrelerinin sınırlarını çok zorlamadığı için 0-18khz arası hala daha yeterince düz olabilir - ama bu tasarım kararı sonucu ne oldu? 18-20khz arası duyulabilir bir bölge olduğu halde bir miktar zayıflatılarak örneklenmek zorunda kaldı.
    halbuki örnekleme hızı olarak 44.1khz değil de 48khz seçilmiş olsaydı kesme frekansı 20khz'ye konabilir, ve örnekleme öncesi istenilen düzeyde sinyal zayıflaması 22.05khz de elde edilmek zorunda kalmaz, 24khz'e kadar pay bırakılabilirdi.

    örnekleme frekansı olarka 96khz seçildiğinde ise hiç böyle bir problem olmaz, tasarımcı rahat rahat yayabilir, kahvesini söyler, keyfine bakar:) sinyal örneklendikten sonra da 20khz ötesi, hala daha birilerine batıyorsa, performansı sorunsuz olan bir sayısal filtre ile filtrelenir.

    "pass-band ripple" denen şeyin ne tür problemlere yol açacağına gelince-- bu her şeyden önce sizin haberiniz olmayan bir EQ ayarı anlamına gelir. Tek bir enstrumanı kaydettiğiniz sürece çok bir önemi yok, ses beğendiğiniz gibi gelmiyorsa düzeltirsiniz, ki zaten her halükarda öyle yapacaksınız. Birden fazla enstrumanı stereo kaydettiğiniz zamanlarda ise, enstrumanların dinleyici tarafından hissedilen konumları kayar, ve onu kolay kolay düzeltemezsiniz. Serpent'in bahsettiği reverb problemi de bununla ilgili olabilir. Özetle 44.1khz'de çalışan hiçbir ses kartının duyulabilir frekans bandının tamamını üst frekansları zayıflatmadan algılayıp ( 20hz-20khz) aynı zamanda düz bir frekans cevabı vererek kaydetmesi pek olası görünmüyor (ama herhalde bir klasik müzik orkestrasını kaydetmiyorsanız bu çok ta umrunuzda olmayacak...). Hal böyleyken neden bütün cd playerların üzerinde 44.1khz lik DAC var denebilir. Cevabı da basit: müzik üretimi sırasında duyulan ihtiyaçlar ile üretilen müziğin yeniden çalınması (playback) sırasında duyulan ihtiyaçlar birbirinden çok farklı.
  • Serpent_King • 28 Ekim 2007 13:07 • #557621
    kayıt sırasında akılda tutulması gereken en önemli şey , analog sinyalin dijital dataya dönüştürülmesi sırasında gerçekleşen quantization ve buna bağlı meydana gelebilecek hatalardır.

    bu hataların gerçekleşmesi ses kartındaki clock'un dandik olup olmamasına bağlıdır.peki quantization , 16 bit , 24 bit , sampling rate nedir.

    sinüs dalgasının tepe ve çukur noktalarını düşünelim.iki sıfır noktası arasında kalan tepe ve çukur tam bir dalgayı veriyor bize.digital sinyale çevrilme esnasında y eksenine sıfır noktasında kalan iki noktanın arası bilgisayar tarafından aralıklara bölünür.bu örnekleme hızıdır yani 44.1khz , 96khz dediğimiz şey budur.44.1 khz dediğimiz zaman bir sinüs dalgasında 44.100 tane aralık olduğunu düşünebiliriz.y ekseni ise amplitube u tarif eder ve yine bilgisayar tarafından aralıklara bölünür.burada da bitrate söz konusu olur.

    mantıken ne kadar aralık fazla olursa analog sinyale o kadar yakın olacağını düşünebiliriz ama bu aralıkların fazla olması bilgisayar ve ses kartının kabiliyetlerine bağlı olabilir.bundan daha önemlisi de mantık olarak aralıkların fazla olması ciddi bir performans gereksinimine yol açabilir.

    şöyle ki ;

    x,y ekseninde bu kordinatlarla belirlenebilmiş noktalar bilgisayar tarafından çizilirken PCM (pulse code moduliation) yöntemi kullanılır.yani clock dediğimiz şey ne zaman sinyal yollarsa ve bu sinyaller ne kadar mükemmel aralıklarla (kusursuz) gönderilirse , bu işlem da o kadar kusursuz olacaktır.192000 hz lik (bir sinüs dalgasını 192000 parçaya bölmek) bir quantizasyon sırasında bu kadar hızlı bir clock da icad edilemediğinden (bana göre) çok ciddi quantiazyon hatalarını beraberinde getirebilir.

    bu açılardan bakıldığında 24 bit ve 16 bit kayıt arasında da müthiş bir kalite farkı olabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

    http://cnx.org/content/m0051/latest/

    kkurt un verdiği linki inceledim.bu linkte low pas filter anlatılmış konu ile ilgisini pek anlayamadım.low pas filter parametric eq larda kullanılan ve bazı eq larda sabit bazılarında ise değiştirilebilir "q" ile ayarlanabilen , alt frekansları (istenirse tabi 22k ya kadar da kesilir ama genelde 1000 den aşağısını kesmek için kullanırız tabi bu karar band sayısına göre de değişir.) kesmek için kullanılan (tamamen kesmek) bir eq özelliği.linkte bu filtrenin analog ve dijital versiyonlarından bahsedilmiş.ve dijital filtreler ile analog filtrelerden daha iyi sonuç alınabileceği söylenmiş.

    bunların dışında sonradan değişen enstruman frekansları , amplitube ları (en azından kulağa böyle gelebilir) miks denen uzun , zahmetli , beyin sömürücüsü iş ile istenilen hale getirilir müşteriye sunulur.

    herşey mükemmel olabilse bile , 4 5 adet enstrumanda bizim net duyamadığımız frekanslar üst üste geldiklerinde alakasız bir şey ortaya çıkarabilirler.bu yüzden miks gerçekten planlanıp öyle girişilmesi gereken bir hadise.hangi enstrumanı hangi aralıklara oturtacağımız hangisinin armoniklerinin duyulmaya gerek olmadığı ve hangilerinin fövde frekanslarının üst üste geleceğini bilmek bunlara göre miks yapmak hayati önem taşır.

    "Birden fazla enstrumanı stereo kaydettiğiniz zamanlarda ise, enstrumanların dinleyici tarafından hissedilen konumları kayar, ve onu kolay kolay düzeltemezsiniz."

    bahsettiğin şey stereo mikrofonlama teknikleri (başka ne olabilir gerçi bilmiyorum) ise böyle bir şey yaşanması ancak performansı icra eden insanın yer değiştirmesi , dinlerken kolonların yer değiştirmesi veya dinleyicinin yer değiştirmesi ile mümkün olabilir.stereo denilen duyum faz farkı ile gerçekleşir ve mikrofonlar belli kurallara , formüllere göre yerleştirilerek kayıt yapılır.örneğin bir koro kaydında genel olarak kullanılan teknik xy tekniğidir mikrofonların duruşu bir kuralara bağlı kalır.ama soldan sağa sağdan sola kendi kendine panlanmaz.koro kaydı yaptım en azından ben yaşamadım böyle bir şey.

    44.1khz in frekans cevaplarına etkisini ise bilmiyorum hiç duymadım söylediklerinden de pek anlamadım aslında ama araştırıcam bunu.
  • kkurt • 28 Ekim 2007 13:33 • #557622
    Aslında sayısal sinyalin analog'a benzemesi diye birşey söz konusu değil, doğru örneklenen analog sinyalin sayısal bir yöntemle temsil edilmesi, sonra orjinal analog sinyalin istendiğinde yeniden oluşturulması söz konusu. Doğru örnekleme nyquist teoremi denen ve analog sinyalin içerdiği maksimum frekansın örnekleme hızının yarısından az olması gerektiğini söyleyen bir kriterin sağlanmasına bağlı. Yani 44.1khz de örnekleme yapıyorsan, örnekleme öncesi analog sinyalin içereceği maksimum frekans 22.05khz olabilir, aksi durumda örtüşme bozulması (aliasing distorsion) denen istenmeyen bir olay olur, ve orjinal analog sinyal yanlış temsil edilir. Daha doğrusu sayısal temsil "ambiguous" (çok anlamlı)'dır, ve örnekleme öncesi Nyquist kriterini sağlamadığın sürece o çok anlamlı sinyalin hangi anlamda olduğunu bilmenin ve orjinal sinyalin aynısını yeniden yaratmanın bir yolu yoktur.

    Buraya kadar teorik olarak herşey güzel. Sorun örnekleme öncesi analog sinyalin 22.05khz'den yüksek harmonikler içermesi durumunda ne olacağı, ki içermeyeceğini kimse garanti edemez. O yüzden de örnekleme öncesi analog sinyalin filtrelenmesi gerekiyor. O da doğal olarak bir analog filtre ile yapılmak zorunda. Gel gelelim analog filtrelerin performansı pek te o kadar harika değil, ve iki frekans bandını birbirinden ayırma yetenekleri arttırıldıkça, "pass band ripple" denen o istenmeyen olay oluyor, yani filtrelenmeyen frekanslardaki frekans cevabının düzlüğü bozuluyor. O yüzden, örnekleme frekansı ne kadar yüksek olursa, bu filtreye düşen görev de o kadar kolay oluyor, filtreyi tasarlayan kişinin başı daha az ağrıyor. Ses kartlarının örnekleme frekansının sürekli artma trendinde oluşu (önce 48khz, sonra 96khz, şimdi de 192khz modası) tamamen bununla ilgili. Teorik olarak doğru bir çözüm, fakat dediğin gibi 192khz de çalışan saatler pek te kararlı ve tutarlı değil o yüzden 96khz'de durmak, işin bxkunu çıkartmamakta fayda var.

    Düz olmayan frekans cevabının enstrumanların konumunun algılanmasına yarattığı sorunların kaynağını ise o kadar net bir şekilde bilmiyorum, başka biryerde okumuştum, ama insan kulağının şekli ile ilgili olabilir, çünkü insan kulağıın önden ve arkadan gelen frekanslara olan tepkisi, kulağın şekli sebebi ile değişik, ve bu nedenle sadece 2 adet kulağımız olmasına rağmen seslerin önümüzden mi yoksa arkamızdan mı geldiğini 3. bir kulağa ihtiyaç duymadan anlayabiliyoruz, ve dolby dijital denen surround sound sistemleri bu olaydan yararlanarak çalışıyor. Ses kartının düz olmayan frekans cevabı ise bu olayla ilgili beyindeki sinir sisteminin işleyişini bozuyor olabilir, ama klasik müzik kaydetmediğin sürece önemli olmadığını düşünüyorum, çünkü diğer müzik türlerinde müziğin çalındığı ortamın kayda yansıması gibi bir titizlik söz konusu değil, miksi yapan adam kafasına göre takılıyor, gerçekçilik beklenmiyor, sadece "sanat" bekleniyor.
  • Serpent_King • 28 Ekim 2007 13:45 • #557623
    Ses kartlarının örnekleme frekansının sürekli artma trendinde oluşu (önce 48khz, sonra 96khz, şimdi de 192khz modası) tamamen bununla ilgili.

    ben yine de tamamen bunla ilgisi olmadığını , amplitube (amplitube quantization) denen şeyin de "müzik" prodüksüyonları için ultra önem taşıdığını düşünüyorum.zaten insan kulağının duyabileceği frekans aralığı 20hz-22khz.ve armonikleri gerçekten bunun çok çok ilerisine giden enstrumanlar mevcut.ancak duyamadıktan sonra pek bir anlamı kalmıyor.

    bu arada dolby surround gibi şeyleri faz farkı sayesinde tespit ederiz.ancak tam önümüzde veya tam arkamızda olan nesneleri kulağın yapısından ötürü algılayabiliriz.

    stereo dinleme sırasında bile faz farkı söz konusu olur.eğer kayıt stereo tekniği ile yapılmışsa , estrumanın sağda veya solda çaldığı kolonlardan çıkan sesin şiddetine değil tamamen faz farkına bağlıdır.dolby gibi sistemlerde ise 5 veya 7 kolondan da farklı sinyallerin gelmesi ve bunların belli açılarla yerleştirilmesi ve faz yaratılarak istenilen etkinin verilmesi.
  • kkurt • 28 Ekim 2007 13:52 • #557624
    quantization dijital çevrimin 16 bit ya da 24 oluşu ile ilgili örnekleme hızı başka şey. hatta gereğinden daha yüksek bir örnekleme hızı kullanarak ve örnekleme öncesi bir miktar gürültü ekleyerek örnekleme hatalarını düşürmek bile mümkün.

    neyse.

    bu olay göründüğünden çok daha karışık ve gerçekten anlamak için www.dspguide.com adresindeki kitabı (ki hepsini ücretsiz indirebilirsin) baştan sona bir okumak gerekiyor. o yüzden bu muhabbeti burada kapatalım.
  • Serpent_King • 28 Ekim 2007 14:44 • #557625
    bu konuda bence bildiklerin yanlış.ben de bana öğretilenlerden oldukça eminim.başka/alakasız şeyler olmadıklarından ise kesinlikle eminim.birbirleriyle %100 alakalı şeyler.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Quantization_(signal_processing)

    y ekseni bitrate , x ekseni de sampling rate i belirtiyor.bir incele derim.

    açıklamak gerekirse daha fazla , sampling rate orda yanlış clock sinyali sonucu tökezlerse senin audio sinyalinin amplitube değerleri de mahvolur ve audio sinyalin de bozulur.bırak yanlış frekans cevabı almayı yani eline bozuk bir audio geçer.
  • kkurt • 28 Ekim 2007 14:50 • #557626
    evet doğru y ekseni bitrate, x ekseni de sampling rate.
    yanlız, anlaşamadığımız konu şu: bu işin teorisi göründüğünden çok daha karışık, ve bir iki makale okuyarak anlaşılmıyor, ve o gönderdiğim adresteki kitap gerçekten çok iyi - çoğu dsp kitabı insanın kafasını bir yığın matematiksel formülle ütülerken bu neyin ne olduğunu gerçekten açıklıyor. yani anlamak istiyorsan en iyi fırsat o linkteki kitabı okumak, kulaktan dolma bilgilerle ve yarım yamalak makalelerle idare etmek değil.